ULAŞ SÜRMELİOĞLU
Her alanda, her meslekte olduğu gibi, gastronomide de bir başlangıç ve bitiş vardır. Yiyecek içecek sektöründe başlangıcı da bitişi de arz talep belirler. Mutfak kuruluşları yani restoranlar, oteller ya da catering firmaları menüler oluşturur. Kimi dönemsel, mevsimsel menüsünü değiştirse de, kimileri açıldığı günden itibaren aynı menüye sadık kalmayı tercih eder. Bu tamamıyla bir tercih meselesi olsa da, özellikle bizim şehrimizde insanların yeniliğe aç olduğu göz ardı edilemeyecek bir gerçek.
***
Var olanı korumak, risk almamak, müşteri potansiyelini korumak için menülerde çok değişikliğe gitmeyen mekanlar, yeniliklerden ve yaratıcılıktan mahrum kalmış yerlerdir. Bugün birçok restoran 5-10 yıl önce açıldığı günkü menüsüyle devam etmekte. Süreklilik sürdürülebilirlik çok önemli elbette ama ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde yiyecek içecek sektörü sürekli bir gelişme halinde. İnsanlar artık karın doyurmaktan çok keyif almakla ilgileniyor. Papaz her gün pilav yemez diye bir atasözümüz olmasına rağmen birçok mekan menülerini değiştirmemeyi tercih ediyor. Bu durum hem kendileri hem de rakipleri için kötü bir durum. Her ne kadar yenilik, aratıcılık istesek de bulamayınca mecbur kalıyoruz öyle restoranlara. Bu sektöre girmek isteyenler de müşteri çekemem, para kazanamam korkusuyla, eski restoranların koyduğu standartlara göre hareket etmek durumunda kalıyor.
***
Dönem dönem bir furya beliriyor dünyanın farklı yerlerinden. Kimi devamlılığını koruyor kimi yok oluyor ama asla vazgeçmiyorlar bir şeyler üretmekten. Yaratıcılar, yenilikçiler. Yok olanlar da ardında muhakkak bir şeyler bırakıyor. Ya bir teknik ya bir ürün illa ki bir şey kalıyor geriye. Örneğin 7- 8 yıl önce İspanya’da moleküler gastronomi adında bir furya başladı. İnsanlar merak etti. Yiyecekleri, alışılmışın dışında formlara sokarak göze hitabetin çıtasını bir hayli yükseltti. Yemeklerin mutfaktan çok laboratuar ortamında hazırlanması da çok ilgi gördü. Uygulama aşaması da ilgi çekici olduğundan mutfağı, misafirlerle buluşturdular. Gelen misafirler sipariş ettikleri ürünlerin hazırlanışını görebiliyordu. Şekli değiştirilmiş yemekler, bol dumanlı ve ışıltılı kokteyller her şey iyi giderken bir anda gastronomi camiası ikiye bölündü. Moleküler gastronomiyi savunanlar ve sağlıksız olduğu için reddedenler. Yapılan araştırmalar, insan sağlığını tehdit ettiğini gösterdi ve birkaç şaşalı yıldan sonra moleküler gastronomi bitti. Pişirme teknikleri, materyalleri, tabak sunumları ise halen devam ediyor. Sektör geliştikçe, insanlar daha farklı şeyler görmek ve tatmak istiyorlar. Yenilik daima kazanamasa da her daim tutulur. Belki kısa sürer belki uzun ama yenilik daima gereklidir.
***
Aslında ülke olarak bazı şeyleri yanlış anlıyoruz. Menülerde, sunumlarda ve lezzetlerde yenilik ve yaratıcılık lazım bize. Sürekli aynı şeyleri görüp aynı lezzetleri tatmayalım. Yemek kültürümüzle ön plana çıkan nadir ülkelerdeniz ama işi şova vurmadan edemiyoruz. Ateşli şov yapayım derken restoranda yangın çıkaran mı dersiniz, sırf video çekip sosyal medya hesaplarından paylaşmak için alakasız ürünleri birleştirip, alakasız bir yolla pişiren mi dersiniz hepsi mevcut. Kimse çıkıp ‘ beyler siz ne yapıyorsunuz?’ demiyor, daha doğrusu diyemiyor. Çünkü insanlarımız buna rağbet gösterip popüler yapıyor. ‘Evet sunumlarda bir ‘’ Avangart ‘’ hareketi var şuan ama avangart bu değil yanlış anlıyor, yanlış anlatıyorsunuz’ demek gerekiyor.
***
Gastronomi son yıllarda çok hızlı gelişti, hızına hız katarak gelişmeye devam edecek. Alanında uzman kişilerce yüzlerce konferans düzenleniyor. Amaç ise insanları doğru yönlendirmek. Gastronominin ne olduğunu anlatmak. Katılımcılar, yeni fikirler edinmek, sektörün detaylarını öğrenmek istiyorlar.
***
18- 19 yaşında, üniversiteye yeni başlamış gençler, öğrenmeye açlar. Tutkulu, hırslı, azimliler, üretmek, fikirlerini tabaklara yansıtmak istiyorlar. Yurtdışında yayınlanan programları izliyorlar, kendilerini geliştirmek adına bir sürü etkinliğe katılıyorlar. Belki de ileride çok başarılı olacak insanlar, yeniliğe kapalı, değişmeyi ve değiştirmeyi sevmeyen şeflerin yanında staj yapıyorlar. Staja ucuz iş gücü olarak bakılıyor yani gençlerin bir şeyler öğrenip öğrenmemesi çoğunun umurumda değil. Fikirleri köreliyor birçoğunun, seçtikleri meslekten soğuyorlar.
***
Yenilikten korkan, değişmek istemeyen restoran sahipleri ve insanlara dayattıkları menüler, başka bir yerde olsa topa tutulurdu ve kimse gitmezdi oraya. Balıkesir’in insanları da yeni şeyler denemeye açık değil izlenimi var. Eskiler dimdik ayakta, yeni mekanlar tutulmadığından dolayı birçoğu kapanıyor. Zaten şehrimizde fast food restoranları artışta. Bunda üniversitenin de büyük etkisi var. Lokantalar bile aynı. 10 yıl önce nasılsa bugün de hala öyleler. Şehrin yemek kültürünün gelişmesi için biraz yenilik katmak lazım. Aksi takdirde Balıkesir ve gastronomi yan yana gelemez.