30 Ekim 2020 saatler14:51 Seferihisar körfezi açıklarında, Kandilli Rasathanesi verilerine göre meydana gelen depremin moment büyüklüğü 6.9…
Ağır hasarlı veya yıkılan binalar genellikle 8 kat civarında. Tamamen veya kısmen yıkılan bina sayısı ise 12…
Bu 12 binanın tamamının ruhsat tarihinin, 1999 yılı öncesine ait olduğu tespit edildi…
Yapı ruhsatı ve yapı kullanma tarihleri arasında uzun yıllar olanlar da var. Önemli bir kısmı kooperatif binaları…
Deprem ülkesi olduğumuz bir gerçek. Maalesef bu gerçeğin bilincinde olmak tek başına yeterli değil.
‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı- 2023’kısa adıyla UDSEP-2023;
17 Ağustos 1999 depreminde yaşanan büyük acılar ve tecrübeden hareketle ve dahi deprem ülkesi olduğumuz gerçeğinin bilinciyle 2011 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla uygulamaya konulan bir eylem planı.
Daha doğru ifadeyle uygulamaya konulan ama tam anlamı ile uygulanmayan bir eylem planı.
UDSEP-2023’ünana amacı; depremlerin neden olabilecekleri fiziksel, ekonomik, sosyal, çevresel ve politik zarar ve kayıpları önlemek veya etkileriniazaltmak ve depreme dirençli, güvenli, hazırlıklı ve sürdürülebilir yeni yaşam çevreleri oluşturmak.
UDSEP-2023; 3 ana eksenden, 7 hedeften, 29 stratejiden ve 87 eylemden oluşuyor.
Maksadın hâsıl olabilmesi için deprem bilgi alt yapısının, deprem tehlike analizlerinin ve tehlike haritalarının geliştirilmesi; depreme güvenli yerleşme ve yapılaşmanın sağlanması; Tarih ve Kültür Miraslarının depremden korunması; depremin etkileriyle baş edebilmek için halkın bilinçlendirilmesi ve tüm bunları gerçekleştirmek adına gerekli mevzuatların düzenlenmiş olması gerekiyor(du).
CHP’li Seyit Torun, Belediyelerin İzmir’de 11binin üzerinde binayı denetlediğini Bayraklı Belediyesinin, yıkılan üç bina dâhil208 çürük bina tespit edip ilgili Bakanlığa 10 yıl önce bildirdiğini söylüyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)Başkanı Emin Koramaz, bir an önce UDSEP-2023’ün uygulamaya konulmasını, ticarileştirilen denetim mekanizmasından vazgeçilerek kamu denetiminin hayata geçirilmesini, yeni yapıların gerekli mühendislik hizmeti almadan üretilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını ve bunun hayata geçirilebilmesi için yapı denetim süreçlerinden dışlanan mühendis ve mimar odalarına yetkilerinin tekrar iade edilmesinin gerektiğini ifade ediyor.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi birkaç gün önce yayınladığı ‘İzmir Depremi Hızlı Değerlendirme Raporu’ ile depremde yıkımın yaşandığı bölgede sağlık çalışanlarının yoğun olarak ikamet ettiğine dikkat çekiyor. Raporda bir doktorun, bir diş hekiminin, bir hemşirenin, bir anestezi teknikerinin hayatını kaybettiğini bunun yanı sıra yine sağlık çalışanlarının birinci dereceden yakınlarından 9 kişinin de hayatını kaybettiğini ve 3 diş hekimi ile 1 sağlık teknisyeninin enkazın altında olduğu yer alıyor. Detaylı olarak alınması gereken tedbirlerin ne olduğunun açıklandığı raporda, depremden olumsuz etkilenen sağlık çalışanlarının göz önüne alınması gerektiğini TTB olarak göreve hazır olduklarını ve görev talep ettiklerini de belirtiyorlar.
Ama nafile…
Tek dertleri TMMOB ve TTB’nin önündeki Türk kelimesini kaldırmak olan anlayışın bu çağrılara, uyarılara ve taleplere karşılık vereceklerini, dikkate alacaklarını sanmıyorum.
Oysaki tek dertleri bu ülkenin kaynaklarının yine bu ülkenin yararına kullanılmasını savunan, yurtsever ve antiemperyalist anlayışla hareket eden bu tür meslek odaları şiddetle imar barışına/affına karşı çıkıyorlar.
Barış sihirli bir kelime ve eklemlediğiniz kelimeyi çok cafcaflı hale getiriyor. Görülen veya görülecek olan zararları ortadan kaldırmak veya en aza indirgemek için barış yapılır.
İmar Barışı can ve mal kayıplarını en aza indirgemek ortadan kaldırmak amacıyla yapılan bir barış değildir.
Okunuşu cafcaflı olan İmar Barışıyla veya uygulanan İmar aflarıyla, 10 Milyonun üzerinde kaçak yapı ruhsatlandırıldı.
Kaçak Yapılar denetim süzgecinden geçmemiş, projesi olmayan ve Mühendislik hizmeti almayan yapılardır. Sağlıksız yapılardır yani.
İşte bu yapılar ruhsatlandırılarak proje uygunluğu ile depreme dayanıklılığının denetlenme ihtimali neredeyse artık ortadan kaldırılmış vaziyette.
İmar Barışı aynı zamanda UDSEP-2023’ün ruhuna da ters ve birçok alanda uygulanmasını imkânsız hale getirmiş durumda.
Türkiye, İnsan Hayatının Ucuz olduğu ülkelerin başında geliyor.
İhmallerin, denetimsizliğin yol açtığı ölümlere; kader olarak yaklaşan, fıtrat olarak değerlendiren, yerin yüzlerce metre altında hayatını kaybeden madencilerin ölümlerine ‘çok güzel öldüler’ gözüyle bakılabilen başka ülke olduğunu sanmıyorum.
UDSEP-2023’ün en kolay uygulanabilir hedeflerinden biri olan halkın depreme karşı bilinçlendirilmesi bile hayata geçmiş değil.
Siz hiç bu ülkede halkın dâhil edildiği bir deprem tatbikatı duydunuz mu?
Kulaktan dolma bilgilerle deprem anında kendimizi, çocuklarımızı korumakla; tatbikatla elde edilen tecrübeyle korumak arasında çok fark olsa gerek.
Japonya’da okullarda çocuklara deprem tatbikatıyla deprem anında ne yapılması gerektiği öğretiliyor.
Meksika’da ülke genelinde tüm halkın katıldığı belli periyotlarla yapılan deprem tatbikatları uygulanıyor. Deprem anıda ve sonrasında ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını, nerede toplanacaklarını tecrübe ediyorlar.
Bizdeki toplanma alanlarına bile AVM’ler yapılıyor.
Japonya, Meksika gibi birçok ülke deprem tatbikatları başta olmak üzere halkı bilinçlendirme adına çok şeyler yapıyor.
İzmir Depreminde vatandaş olarak bilinçlenmiş ve bazı şeyleri tecrübe etmiş olsaydık eminim can kaybı daha az olurdu.
Deprem değil binalar öldürür deniyor ya; bu tam doğruyu yansıtmıyor.
Fıtrat olan Deprem;
Öldüren ise denetimsizlik…