OLUR mu canım, görevden alınmanın kuralları belli, kim bizi görevden alabilir diye yola çıkıyorsanız yanılıyorsunuz. Zaten Doğu ve Güneydoğu bölgesinde HDP’den seçileceklerin derhal görevden alınacağı bizzat Erdoğan tarafından dile getirildi.
Böyle bir risk karşısında HDP’nin yapması gereken güçlü olduğu yerlerde HDP’li olmayan isimlerle, CHP’li değil ama CHP geleneğinden gelen tepkiye yol açmayacak ılımlı isimlerle seçime gitmek. Bu vesileyle seçildiği anda görevden alınma riski ortadan kalkabilir… Birileri hemen ortalığı ayağa kaldıracaktır; HDP – CHP ittifak diye. O bölgede normalleşme istenmiyor mu? Normalleşmenin önü açılabilir. Ve tabi, HDP terörle, Kandil’le ilişkisini sonlandıracak, Kandil’den talimatla siyaset yapmayı bırakacak. Ayrıca HDP’nin terörle bağı varsa, teröre destek veriyorsa; yasal işlemler başlatılarak gereği yapılsın.
Sadece o değil CHP’nin de İstanbul/Beşiktaş ve İstanbul/Ataşehir belediye başkanları soruşturma gerekçesi ile görevden alındı. Aylar/yıl geçti, seçim zamanı geldi soruşturmanın akıbeti belli değil. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ile ilgili karar yeni çıktı.
O da değil, Erdoğan kendi belediye başkanlarını da görevden alıyor. Alma gerekçesi burada başka, ‘seni oraya kim getirmişse, getiren irade görevden alabilir’ yani her ne kadar halk seçiyorsa da ben aday gösteriyorsam, ben istediğim an seni görevden alabilirim. Yine bir başka gerekçe ‘metal yorgunluğu’ metal yorgunluğu olup olmadığına da ‘aday yapan irade’ karar veriyor.
Yasa/kural belli ise görevden alınanların yerine kim nasıl geliyor. Bu da partilere göre değişiyor. Belediye HDP’li ise öyle yasanın emrettiği gibi belediye meclis üyeleri içinden seçim yapılarak olmuyor; görevden alan irade direkt kayyum atıyor. Sonra atanan kayyum başkan, Diyarbakır’da olduğu gibi partinin adayı oluveriyor.
CHP’nin görevden alınan başkanlarının yerine ise yasanın emrettiği gibi belediye meclis üyeleri içinden seçimle belirleniyor.
Ya, metal yorgunluğu gerekçesi ile istifa ettirilen AKP’li belediyelerde nasıl oluyor; aday yapan irade, getiren irade bırak diyor, bırakılıyor ve aynı irade gönlünden geçen birini atıyor. Sonuç, seçimle gelmek bir şey değiştirmiyor. Hani bir zamanlar seçilenle atanan bir mi, seçilenin arkasında milli irade var denirdi. Seçilenin üstünlüğü savunulurdu. Şimdi o milli irade yok, karar vericinin iradesi var. Yani karar verici o ‘muhteşem’ kararı vermese milli irade kimi seçeceğini nerden bilecek. Diyelim ki seçti, milli irade memnun ama karar verici memnun değilse; o zaman gidecek…
Yasalara değil, Erdoğan’ın manifestosuna bağlı kalacak; Erdoğan’ın manifestosuna uymayan başkanlar süresinin dolmasına bir yıl bile kalsa görevden alınacak. AKP Yerel Yönetimler Başkanı Mehmet Özhaseki ve şimdinin Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayının geçtiğimiz günlerde basına yansıyan açıklamasında ‘’Belediye başkan adayı olarak belirlediğimiz isimler için seçimlerden önce Cumhurbaşkanı manifesto yayınlayacak… Prensiplerimizi belirleyeceğiz. Bu metinden yola çıkarak, hata yapan belediye başkanını uyaracağız. Buna rağmen bir şey değişmiyorsa, görevinin değişmesine bir yıl da olsa, iki yıl da olsa mevcut başkanı değiştireceğiz… seçimi beklemeyeceğiz. Her şey kanuna yazılmıyor…’’
Anayasa, yasa, kural önemli değil; önemli olan cumhurbaşkanının manifestosu, manifestoya uymayan görevden derhal alınacakmış.
Görevden alınmalar olağan hale geliyor. HDP için kayyum… diğer partiler için soruşturma… AKP’li belediyeler için manifesto.
Sadece bu kadarla da sınırlı değil, büyükşehirlerde ki imar yetkisinin çevre ve şehircilik bakanlığında olması da yetmiyor. Belediyelerin cari harcama yetkileri de sınırlandırılmış, Erdoğan’ın iznine tabi olmuş durumda. Kent için çok önemli bir proje yatırım harcamasının yapılabilmesinin izni/kararı Erdoğan’a bağlı; Erdoğan cari harcama izni vermediğinde başkanın önemli saydığı projeyi hayata geçirme şansı yok.
Belediye başkanı olmak için adaylık heyecanı ve seçilme mücadelesi verecek ‘adaylar’ aday oldum veya seçildim diye sevinmeyin; geleceğiniz Erdoğan’ın iki dudağının arasında…
16 Nisan referandum çalışmalarında; gelecekte ilçe belediyeleri kapatılarak birer şubeye dönüştürülebilir, seçilen il belediye başkanı tek başına kenti yönetebilir dediğimde herkes, hadi canım o kadar da değil demişti şimdi Ankara kulislerinde ciddi olarak konuşuluyor.