
OZAN UTKU ARICAN
Avare avare bu çarkın içerisinde her gün dönen, aynı renk bilyeler gibi bir gençlik!
İNSANIN yeni bir şeyler öğrenmesini, bir şeyler keşfetmesini sağlayan en önemli şey soru sormasıdır. İnsan, geçmişten günümüze kadar gelişimini aslında soru sorarak sağladı. Bu merak onun Dünya’yı anlamasını, zamanla bunun daha da gelişerek daha karmaşık sorunlara çözümler bulmasını sağladı.
Bitmek bilmeyen sorularıyla buna en iyi örnek çocuklardır. Tamamen çevresinde gördükleri, duydukları her şeyi dokunarak, kurcalayarak heyecanla öğrenirler.
Öyle ki, çocuklar bu çağlarında çevresindeki insanları model alırlar ve gelecekte kendilerini öyle hayal edebilirler. Yani bir bakıma ebeveynler çocuklarını yetiştirirken nasıl davranılması gerektiğini öğrenmelidir ki, çocuğun gerekli kişiliği ve karakterinin temelleri sağlıklı atılmış olsun.
Böylece çocuk birilerinin gölgesi altında kalmayarak, özgüvenli ve hayatı boyunca devam edecek bir merakla büyüyecektir. Bu doğrultuda ise kendi seçimlerini kişisel ilgileri ışığında hayatına ve çevresine yansıtabilecektir. Böylece başarı ise kaçınılmaz olacaktır. Yani bireyin, bir şeyi merak edip soru sorabilmesi, onun geleceğinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu aynı zamanda insana bakıldığında bir zeka meselesidir. Çünkü soru sorabilmek için, bir şey üzerine düşünmeli ve merak etmelisiniz.
İNSAN VE MERAK
İnsan ise zamanla sorgulayan bir varlık haline gelir. Bu da içinde bir çok şey barındıran geçmişi ve bugünü anlamamızı sağlayacaktır. Böylece kişi bugünü ve geçmişi sorgularken bir anlamda bir öngörü sahibi olmayacak mıdır? Tabi ki gelecek hakkında, tahmini değerlendirmelerde de bulunabilir. Böylece sorgulayan, bilinçli bir kişi meydana gelmiş olur. Yani bu, sorumluluk sahibi bir ‘yurttaş birey’in gerçekleşmesi demektir. Ve unutmamak gerekir, insan temel ihtiyaçlarını karşılamak, bu ihtiyaçlarını ise daha da çabuk halletmek için sürekli küçük çocuk edasıyla çözümlemeye ve yaratmaya çalışarak gelişmiştir. Burada toplumların iletişimini de göz ardı etmek mümkün değildir. Çünkü iletişim bu öğrenme sürecini hızlandırmıştır.
Bugün ise, bir çok kişiyle iletişim halindeyiz. Doğal olarak her toplumun yaşayış biçimi, o toplumun ihtiyaçlarına, ilgi ve alakalarına göre oluşur. Bugün baktığımızda ilginçtir, özellikle ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerinin yönelimi kafeler, oyun salonları, saçma sapan filmlerin yayınlandığı sinemalar ve alışveriş merkezlerinden farklı bir şey görmek pekte mümkün değil?
Avare avare bu çarkın içerisinde her gün dönen, aynı renk bilyeler gibi bir gençlik!
DÜŞÜNMENİN ANAHTARI SORU SORMAKTIR
Bugün çocuklarımızda ve gençlerde sorgulamanın kırıntısını göremiyorum. Dünyada, ülkelerinde, yaşadığı şehirde ve çevresinde ne olup bittiğini hiç mi hiç merak etmiyorlar!…
Aslında bunun sebebi yine bahsettiğimiz merak meselesidir. Bu merak geçmişten bugüne çalıştırılmadığı ve kaderine terk edildiği için önemsenecek bir olgu olarak görülmüyor.
Oysa bunun geliştirilmesi kişinin kendi hayatına ve zamanla çevresine ışımasına yardımcı olacaktır.
ÜLKELERİN VE TÜRKİYE’NİN ORTAK SORUNU
Bu sarmal fikirleri dikkate aldığımızda ben güzel bir gençlik göremiyorum. Ayrıca önemle belirtmek gerekiyor ki, bu sorun sadece Türkiye’nin sorunu mu? Kesinlikle, hayır.
Dünyaca ünlü jeostratejist Zbigniew Brzezinski bile Amerika’da gençlerin boş işlerle uğraştıklarını bir röportajında üzülerek dile getiriyor. Bu gerçekten ülkeler için ciddi bir sorundur!..
Küçüklükten başlayarak ileriki yaşlara doğru devam eden eğitim, gençlerin merak etmesine ön ayak olmalıdır. Eğitim sistemini yeni baştan dizayn etmek zorundayız. Elbette içimizde çok önemli başarılara imza atmış kişiler çıkabiliyor. Ama bu başarı oranının arttırılması için eğitim niteliğinde sistemsel ve köklü değişiklikler yapmak gerekmektedir.
Bu doğrultuda halen okuyan gençlerin bu açığı kapatması gerekiyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün dedikleri ise tam anlamıyla kapsayıcı bir niteliktedir ve yol göstericidir, diyor ki; “Bütün ilerlemeler , insan fikrinin eseridir. Fikri harekete getirmek birinci işimiz olmalıdır. Bir kere millet benliğine hakim olsun ve düşünebilsin , yeter ! Başlangıçta hatalı düşünse de , az zaman sonra bu hatayı düzeltebilir… Fikir bir kere faaliyete başladı mı , her şey yavaş yavaş intizama girer ve düzelir. Fikrin serbest hareketi ise ancak ferdin düşündüğünü serbest olarak söylemek , yazmak ve verdiği karara göre her türlü teşebbüse girebilmek serbestisine sahip olmakla mümkündür.”
İnanıyorum ki, bu millet hangi koşullar içinde olursa olsun yüce benliğiyle ilerlemesini bilmiştir. Zengin bir hafızaya sahip olan Türk Milleti, çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkacaktır. Bu doğrultuda yurttaşlar olarak, vatanımıza gönüllü olarak her şekilde hizmet etmeliyiz.