Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU
AĞLANACAK halimize güldüğümüz durumlarda ne deriz hep?
“Tam Aziz Nesin’lik…”
Memleketin türlü çeşitli haline dair mizahıyla Aziz nesin bir simge elbet.
Eserlerini okumayanımız azdır.
Ya da ismini bilmeyenimiz.
Ne ki, okuduğundan ders çıkarabilenimiz kaç kişidir?
“Tam Aziz Nesin’lik” hallerimizi düzeltebilmiş miyiz?
Yoksa hâlâ gülüyor muyuz ağlanacak halimize?
***
BU dünyadan göçeli çok oldu ama, hâlâ okunuyor yazdıkları.
Fakat ne zübüklüğümüz bitiyor, ne dolandırıcımız, ne yalancımız, ne üçkağıtçımız, ne şarlatanımız, ne yalakamız…
Saflığımız, aptallığımız, avanaklığımız da devam.
Hepsinden önemlisi, mizah konusu aptallıklarımıza doyamayışlarımız.
Aziz Nesin söyleyince olay olmuş, adamcağıza demedik laf bırakmamışlardı bir zamanlar.
Ne dediydi?
“Türk halkının yüzde altmışı aptal…”
Aklımda bu oran kalmış, belki yüzde yetmişti…
“Aptallık, Türk’ün genetiğinde var, Türklere özgüdür” anlamında değildi tabi.
Her daim saflığının kurbanı oluşuna..
Ütüle ütüle ütülmemeyi öğrenemeyişine..
Onca yaşanmışlıktan ders çıkaramayışına…
Öyle işte.
***
AZİZ NESİN, elindeki zengin malzemeyi değerlendirmesini iyi bilen bir yazardı.
Malzeme bol olunca yazmak kolaydır.
Olağanüstü bir zeka gerektirmez.
Yazma yeteneği kâfi.
Ondan önce ne lazım peki?
Cesaret!
Ağlanacak hallerimize güldüğümüz türlü mevzuyu kahkahalar attırarak gözümüze sokabilme becerisiyle..
Aziz Nesin, bu ülkenin önemli bir değeri.
***
GÜNÜN birinde, yabancı ülkelerden birinden gelip Aziz Nesin’e konuk olmuş bir meslektaşı.
“Üstad” diyor, başka bir şey demiyormuş.. Önünde saygıyla eğiliyormuş.. Yazdıklarıyla, eserleriyle, Aziz Nesin’i ‘yazı dahisi’ olarak görüyormuş..
Birkaç gün sonra saygıda azalma olmuş.
“Aziz Bey” demeye başlamış adam.
Sonraki gün,”Azizciğim…”
En sonunda, “Aziz” demiş!
Bu durum dikkatini çekmiş Aziz Nesin’in.. Sormuş: “Üstad diyordun, şimdi Aziz olduk; ne iş?”
Adam yanıt vermiş: “Seni gözümüzde büyütmüşüz; yazdıkların bu ülkede zaten her an her yerde yaşanan şeylermiş…”
Yaşanmış mı böyle bir şey, yaşanmamış mı, bilmiyorum.. Geçmiş zamanda ya bir yerlerde okudum, ya birileri anlattı; hatırlamıyorum.
Bu olayın başka bir boyutu daha var:
Avrupa’da bir çevirmen, diğer çevirmene şöyle demiş Aziz Nesin’le ilgili:
“Aziz Nesin bu öyküleri aslında çok kolay yazıyor.. Türkiye’ye gittim, hergün O’nun yazdığı öykülere benzer yüzlerce olay yaşanıyor.. O da oturup yazıyor.”
Diğer çevirmenin verdiği karşılık, geçmişten bugüne değişmeyen bir gerçeğimizi gözler önüne seriyor:
“Ben de öyle sanıyordum.. Orada hergün buna benzer yüzlerce olay yaşanıyor ama, bu olayları yazanları da hapse atıyorlar.. O ülkede yazmak cesaret istiyor.”
Demek ki neymiş..
Malzeme çok, konu çok, olay çok.. Yazar çizer de çok..
Ama cesur olmak zor!
***
DURDUK yerde Aziz Nesin nereden geldi aklımıza?
Çiftlik Bank vakamızdan…