ERGÜN AYDOĞAN
ERDOĞAN’a, saray çevrelerine, iktidardan beslenenlere, Erdoğan yalakalarına göre kriz falan yok. Kriz var diyenlerin her biri vatan haini! Krize psikolojik diyenler de yok değil…
Peki kriz var mı? Hem de nasıl. Asrın krizi var.
Krizin birçok parametresini bir tarafa bırakarak Erdoğan’a tavsiyemiz saraydan görülmüyor olabilir, etrafındaki yalakalar krizin olmadığını, kötü niyetlilerin krizi pompaladığını söylüyor olabilir. Bunlara kulak asmasın. Korumaları bırakarak, hani bazen ansızın evlere, çay bahçelerine, piknik yerlerine yaptığı ziyaretler gibi; pazara çıksın, markete gidip alışveriş yapsın; domatesin altınla yarıştığını görsün.
Sarayın elektrik, doğalgaz, su faturalarını kendisi ödesin. Kredi kartı kullanmıyor olabilir onun için kredi kart borcu ödeme günü geldiğinde; tamamını ödeyememek, asgari tutarını ödeyebilmeyi bilmeyebilir. Tüketici kredisi kullanmadığı için faizlerini bilmiyor, ihtiyacı olmadığı için bankaların kredi vermek için hangi zorlukları çıkardığını, hangi yüksek oranda verdiğini bilmiyor da olabilir; onun için bir banka şubesine gidip sormasında yarar var.
***
ŞİMDİ diyebilir ki “e o zaman bu kadar çok kredi kullanmasalardı. Bu kadar çok borçlanmasalardı. Ayağını yorganına göre uzatsalardı.” Doğru. Ancak, bu kadar çok kredi kullanılmasını / borçlanılmasını, Erdoğan tavsiye etti. Borçlanın dedi. Borç yiğidin kamçısıdır. Borç güvenilir kişilere verilir. Borç bir güven endeksidir, yiğitliğinizi gösterin borçlanın diyen Erdoğan’dı. Tabi o zaman, şimdi borç vermek için nazlanan bankalar sokaklara stantlar kurmuştu, gelene geçene kart dağıtıyordu. Kefilsiz, istediğin kadar kredi, şubeye bile gelmene gerek yok; TC’ni mesaj olarak gir, kredi tamam mesajları atılıyordu.
Şimdi o kredilerin, borçların ödenme zamanı ama ödenmiyor / ödenemiyor.
***
ERDOĞAN’a tavsiyemiz etrafındaki yalaka danışmanları, her gün güzelleme yapan kalemşorları, MB’nin bir on milyon, bir on milyon, olmadı bir on milyon daha dolar satarak doları düşürme absürtlüğünü savunan sözde ekonomistleri dinlemek yerine sokağı, halkı, esnafı, KOBİ’leri dinlemesini tavsiye ederiz.
Bir esnafın kira, stopaj, vergi, Bağkur, SGK primlerini nasıl ödediğini… Bir KOBİ’nin nasıl ayakta durduğunu, ödemeleri nasıl yapabildiğini, çarkı nasıl çevirebildiğini, yalaka esnaf ve KOBİ temsilcilerine değil bizzat kendilerine sorsun. Ödeme güçlüğü içindeki reel sektör temsilcilerinin yapılandırılan borçları ve devam eden ödemelerini nasıl yaptıklarını…
Binlerce firmanın keyfinden konkordato ilan etmediğini.. İş yerlerinin keyfi kapanmadığını… Çeklerin, senetlerin keyfi değil, ödenemediğini… Zorunlu mal, mülk satışlarının değerinin altında satılmak istendiğinde bile alıcısının olmamasını piyasaya çıkarak görebilir.
Saraydan bakıldığında kriz yokmuş gibi görülebilir. Etrafındaki yalakalar tarafından krizin olmadığı iddia edilebilir ama kriz var, hem de çok, çok ama çok derin bir kriz var.
***
KALKINMANIN bir ölçüsü olarak sunduğunuz AVM ekonomisi de zor durumda. Kontrolsüz olarak çoğalan AVM’ler de, AVM’lerdeki binlerce işletmeci olan küçük yatırımcılar da zor durumda. AVM’lere giriş sayılarında ciddi bir düşüş var. Girenler de harcama yap(a)mıyor. Gelecekten endişe duyan bireyler harcamalarını kısıyor, üç harcıyorsa bire düşürüyor, harcamıyor, tüketmiyor. Dolayısıyla harcama üzerine bina ettiğiniz ekonomik büyüme, kalkınma modeliniz iflas etmiş durumda.
Döviz geliri olmadan dövizle borçlanmayı siz serbest hale getirdiniz, dövizle sınırsız borçlanmanın önünü siz açtınız. Şimdi ise dövizle borçlanma ve dövizle sözleşmelere kısıt getirdiniz. Bu işlerin buraya geleceğini öngörmediniz mi? Dövizle kira sözleşmeleri yapılırken neden müsaade ettiniz?
Dövizle kira sözleşmeleri TL’ye dönsün kararnamesi sorunu tam çözer mi; hangi döviz kuru üzerinden çevrilecek, yıllık artış oranı ne olacak, AVM’ler buna ne kadar uyacak, küçük yatırımcı güçlü AVM’ye karşı kendini nasıl koruyacak… Konuyla ilgili çıkan yönetmelik yeterli olacak mı?
Döviz borcu olan AVM yatırımcıları yükümlülüklerini nasıl yerine getirecek? Gibi onlarca soru cevabını arıyor.
Döviz, faiz, borsa üzerine bina ettiğiniz finansal ekonomi… Arsa, bina, inşaat, istihdam yaratmayan rant ekonomisi çöktü.
Tamam, size göre saraydan bakıldığında kriz yok. Sizin döviz geliri olmayanlara yönelik, döviz geliri olmadan borçlanma izni sonucu, döviz borcu olanların kur artışı sonrası borçluluk oranı ne oldu? Yine sizin karşı olmanıza rağmen yükselen faizlere paralel artan kredi maliyetleri sonucu nasıl kredi kullanılacak, krediler nasıl ödenecek?
***
KRİZ yoksa piyasayı canlı tutmak için sıkça uygulanan KGF kredileri devam edecek mi, edecekse önceki maliyetlere göre maliyet oranı ne olacak?
Tamam kriz yok diyelim, yıl içinde iki kez KOBİ’lere kullandırılan ‘Nefes kredileri’ oran/maliyetleri aylık 0,99, yıllık 9,9’du. Krizin olmadığını söylediğiniz şimdi aylık faiz 1,85, yıllık ise yüzde 22 olacak; bu krizin sonucu değil ise, neyin sonucudur? Bu oranlardan kullanabilse bile! bu kadar yüksek maliyetli krediler nasıl ödenecek/ödenebilir mi?
Bütün bu rakamlar da kriz göstergesi değilse nedir? Hani boksörün dediği gibi ‘çok iyi gidiyorsam, ben rakibi nakavt edeceksem, o zaman beni kim dövüyor’ demiş ya. Yaşananlar kriz değilse; bu rakamların açıklaması nedir?
Adını bile telaffuz edemediğimiz saray meyvelerinin değil, temel tüketim mallarında yaşanan fiyat artışları, ulaşılamama konularına hiç değinmedik.
Sarayda, etrafınızda, çevrenizde, aile bireylerinin gemi ve uluslararası ticaretinde sıkıntı, kriz olmayabilir ama sokakta kriz var. Yalaka danışmanlar ve yağdanlık kalemşorlara değil sokağa baktığınızda krizin derinliğini, dönmeyen ekonomi çarkını çok rahat görebilirsiniz.