MEDENİYETLER BEŞİĞİ HATAY « 10Balikesir

13 Aralık 2024 - 21:54

MEDENİYETLER BEŞİĞİ HATAY

MEDENİYETLER BEŞİĞİ HATAY
Son Güncelleme :

18 Nisan 2019 - 22:03

Geçtiğimiz günlerde kısa bir Hatay ziyaretim oldu. Hem yemeği sevdiğimden hem de bu işi meslek edindiğimden dolayı epey bir yemek tatma fırsatım oldu. UNESCO tarafından koruma altına alınmış, ‘’Dünya Gastronomi Haritasında’’ yer alan, Türkiye’deki iki şehirden biri Hatay’ın lezzetleri zaten tartışılmaz.

***

Beni en çok şaşırtan nokta Hatay’ın şehir bütünlüğü ve kültür yapısı oldu. Ülkemizin bu kadar doğusuna daha önce hiç gitmemiş olmam, gündemde olan Suriye sorunundan ötürü Hatay’a karşı bir ön yargı beslememe sebep olmuştu. Beklediğim kırsal, kurak ve sarı rengin hakim olduğu bir şehir yapılaşmasıydı. Gidince gördüm ki, yeşili ile övünen birçok şehirden daha yeşil bir yerdi Hatay. Eski tarihi binalarıyla, yeni modern yapıların birbirine girmediği, her iki konseptinde ayrı ayrı var olabildiği nadir yerlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Evlerin bahçelerinde bile çok sık rastlanılan palmiye ağaçları vardı.

***

Yüzlerce yıldan beri korunan ve hala korunmakta olan bir sürü tarihi yapı mevcut Hatay’da. Doğa ile şehir birbiriyle ahenk içinde harmanlanmış gibi. Antakya’nın iki farklı bölgesi var. Biri yeni Antakya diğeri ise eski Antakya. Eski Antakya’nın bozulmayan binaları, hanları, sokakları halen kullanılır vaziyette. Basit restorasyonlar ile onarımları yapılmış sadece. Dar, taş sokaklı yolları, birbirine benzeyen tarihi taş yapılar, bu alanda kurulmuş olan barlar sokağı şehrin genç nüfusuna hitap eden bir yer olmuş.

***

Şehrin hem gündüzü hem de gecesinde sokaklar hep kalabalık. Sürekli bir insan sirkülasyonu var. Gördüğüm kadarıyla sosyal faaliyetler hep yemek üzerine dönüyor. Zaten sokakları yemek kokan bir şehirde başka ne olabilirdi ki. Antakya’nın insanları, misafirperverliği bambaşka bir boyuta taşımış durumdalar. Turist olarak gittiğim bu şehirde bütün gözlerin üstümde olduğunu rahatlıkla fark edebiliyordum. Yani yabancı olduğunuzu çok rahat anlıyorlar. Sokaklarda insanlar selam veriyor tanımasalar bile. Gittiğimiz restoranlarda, lokantalarda hep ‘’şehrimize hoş geldiniz’’ şeklinde karşılandık. O kadar saygı duyuyorlar ki misafirlere, birçok yerde hesap öderken yalvarmak zorunda kalıyorsunuz. ‘’siz bizim misafirimizsiniz, misafirden para almayız’’ diye diretiyorlar hemen her yerde.

***

Sabahtan akşama kadar yapılabilecek bir faaliyet listesinde yemek hep ön planda oluyor. Orada onu yiyelim, burada şunu deneyelim şeklinde döndü hep programımız. Üç günlük kısa bir gezi sonrası varsam da bu kanaate, insan hiç sıkılmayacakmış gibi geliyor.

***

Eski Antakya’nın dar sokaklarını gezerken gözüme küçük bir reçel dükkanı ilişti. Camında, patlıcan reçeli, kebbet yazıyordu. Merak ettim patlıcan reçeli nasıl, kebbet ne oluyor diye. Dükkan sahibine sorduk, nedir bunlar diye. Turist olduğumuzu anladı herhalde ‘’ buyurun gösterelim nasıl yaptığımızı’’ dediler. Dükkanın arka taraflarında küçük bir imalathaneleri vardı. Kaynayan patlıcanları gösterdi, kebbetin ne olduğunu anlattı, kendi yaptıkları kabak tatlısından tattırdılar. Kabak tatlısını çok sevmeyen biri olarak bundan kilolarca yiyebilirdim. Girdiğimiz her yerde çok sıcakkanlı karşılandık.

***

İnsanların size olan tutumu, şehri sevmenizi kolaylaştırıyor. Antakya’nın merkezi küçük olduğundan dolayı her yer birbirine çok yakın. Her yer yürüme mesafesinde. Sokaklar hep meşhur Asi Nehrine çıkıyor. Gündüz pek güzel görünmese de yapılan ışıklandırmadan dolayı sokakları şenlendiriyor geceleri. Arkeoloji müzesi kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Bölgedeki arkeolojik kazılarda çıkan her şey, tarihleri anlatılarak sergileniyor. Hayretle gezeceğiniz çok güzel bir tarih turu olacağından hiç şüphem yok. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan mozaik desenler bütün müzenin duvarlarını ve tabanını süslüyor. Gelenlerin ilgisini en çok çeken yer ise tarihi hamam yapısı. Günümüzde kullandığımız yerden ısıtma yönteminin aynısını hamamın tabanı için uygulamışlar on binlerce yıl önce. Saint Pierre Kilisesi de görülmesi gereken yerler arasında. Dağ oyularak inşa edilen kilisenin içi sıcak havalarda serin, soğuk havalarda ise sıcak oluyormuş. Anlatılana göre arkasında, kilometrelerce uzanan bir tünel varmış. Depremlerden, doğa olaylarından etkilenerek yıkıldığı söyleniyor. Ayrıca erişim sağlanmasa da dışarıdan bakıldığında dağda görülen pencereler, dağın içinde bir yaşam olduğunu gösteriyor.

***

Çok ilgimi çekti, yol üzerindeki her on dükkandan biri künefeci. Kadayıf yapan yerlere de künefeci deniyormuş. Çiğ olarak satıyorlar künefeyi. Aynı şekilde birçok yerde humusçu mevcut. Girip dükkandan alıp, ayak üstü yiyorsunuz. Humusu çok severim, birçok yerde denemişliğim de var. Şüphesiz yediklerimin en güzeli Antakya’dakilerdir.

***

Hazır gıdalar, fast food restoranları pek tutmuyor Hatay’da. Fast food sayılabilecek sadece dönerciler var. Hem de her yerde. Her biri, bir diğerinden değişik yapıyor döneri. Kimi sade tavuk döner takmış, kimi sebzeli yapmış, kimi kıymadan döner takmış, kimi et döner. Her biri esnafa göre meşhur. Paket ayran, gazlı içecek satışı çok az. Genelde açık ayran veriyorlar yemeklerin yanında. Bizim Balıkesir ayranına çok benziyor tadı, sadece biraz daha yoğun. Zahter dedikleri bir bitki var. Çok güzel salata oluyor. Özellikle küçük Antakya zeytinleriyle birlikte sundukları zeytinli zahter meze olarak bayağı beğeniliyor. Ali nazik mesela, biz ana yemek olarak biliyoruz. Hatay’da ara sıcak ya da başlangıç olarak servis ediliyor genelde.

***

Hepimizin bildiği içli köftenin adı orada ‘’oruk’’. Sadece biraz daha küçük yapıyorlar. Genelde tek lokmalık, atıştırmalık olarak veriyorlar. Bir de aynı malzemelerden yapılan ‘’sac oruğu’’ var. Küçük bakırdan tepsilerde pişirerek servis ediyorlar. Klasik oruğa göre çok daha lezzetli. Çiğ köfte doğuda olduğu kadar meşhur değil. İsmini Türkiye’nin her yerinde gördüğümüz çiğ köfteciler var ama pek tercih edilmiyor genelde. Genelde meyhanelerde servis ettikleri etli çiğ köfte, Hatay’ın en beğendiğim lezzetleri arasında başı çekiyor. Etli yapılan çiğ köftenin üzerine sıcak satır kıyması koyularak servis ediliyor. Ağızda dağılıyor, damağa yapışıyor.

***

Klasik kebaplar restoran menülerinde mevcut ama ne Hatay’ın yerlileri ne de turistler pek tercih etmiyor. Tepsi kebabı ve kağıt kebabı çok meşhur. İkisi birbirine benziyor aslında. Tepsi kebabı, toprak güveçte salçalı yapılıyor. Kağıt kebabı ise yağlı kağıtta pişirilip, lavaş içinde servis ediliyor. Hepimizin bildiği sac kavurmanın bira daha sulu ve fırında yapılanına ‘’belen tava’’ diyorlar. O da gayet güzel hem de büyük porsiyon. Hatay’da birçok şeyi rahatlıkla denemek için, her şeyden azar azar yenmesi en doğrusu.

***

Kömbe dedikleri bir tatlıları var. Ceviz ya da hurmayla yapılıyor. Özellikle kafeteryalarda kahvenin yanında ikram olarak veriliyor. Görüntüsü kurabiyeyi andırsa da, biraz daha kuru ve şekersiz gibi. Türk kahvesi istediğinizde alıştığımız şekilde gelmiyor. Kahveleri bize göre biraz daha ağır. İnce belli çay bardaklarında servis ediyorlar. Kahveyi iyice kaynatarak yapıyorlarmış. Ben çok beğendim.

***

Tatlı olarak ne meşhur yiyeceği künefe, zaten herkes bunu biliyor. Birçok yerde deneme fırsatım oldu. Her mekanda yenmeyecek bir tatlı. Anadolu Restoran adında bir mekanda yediğim künefeden daha iyisini görmedim. Yerken yormayan, baymayan, ağırlaştırmayan bir tatlı. Şerbetli olması gözü korkutuyor ama sanki sütlü tatlıymış gibi hafif. Yine de bunu ağır bulanlar için harika bir alternatif mevcut. Bildiğimiz irmik helvasını, künefe peyniri ile karıştırıyorlar. Ortaya müthiş bir lezzet çıkıyor. Yerken uzuyor, ağızda dağılıyor, çok hafif bir tatlı.

***

Naçizane tavsiyem, Hatay’ı gezmek için en az bir haftanızı ayırın. Doya doya gezip, her lezzetini tadın. İnsanıyla, doğal güzellikleriyle, yemekleriyle, kültürüyle harika bir yer.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.