Bahar aylarının gelmesi ve beklenenin üzerinde oluşan sıcaklıklar toprakta birden canlanma yarattı. Toprak yeşerdi, ağaçlar çiçek açtı. Bahar ayları özellikle tarım ve hayvancılık için büyük önem arz ediyor. Mevsimsel hava şartlarından dolayı birçok ürün ‘’yetiştirilebilir’’ vaziyette. Bu da meyve sebze fiyatlarının bir nebze düşeceğini gösteriyor.
***
Bu mevsimsel şartların tarım için olumlu gittiği günlerde biz ne yapıyoruz peki? Patates ithal ediyoruz. Elimizde yok mu? Var. Neden ithal ediyoruz? Tanzim satışlarda vatandaşa ucuza satmak için.
***
Malum yerel seçimler yaklaşıyor. İktidar vatandaşı memnun etmek için bütün kozlarını oynuyor. Ucuza sebze, meyve satmak da buna dahil. Artan gıda fiyatlarından hemen herkesin şikayetçi olduğu dönemde tanzim satışlar başladı. Halk memnun kaldı. Fiyatlar ucuz, kilo sınırı var ama sonuçta pazarda 7-8 lira olan patatesi, 3-4 liradan satıyorlardı. Halk elbette ki mutlu olacak. Halkın gıda fiyatlarındaki indirimlerden dolayı mutlu olması, yönetimdekilerin işine geldi. Daha fazla ne yapabiliriz dediler. Dışarıdan patates almayı uygun gördüler. Hem de tamı tamına 200 bin ton.
***
Ne olacak bu kadar patates? Tanzim satış noktalarında belki de daha ucuza halka satılmaya başlanacak. Nasıl olsa bu hamle, seçime kadar idare eder diye düşündüler herhalde. Hazır havalar güzel, toprak ürün yetiştirmeye uygun, patates ithal etmek yerine, patates yetiştirsek daha iyi, daha faydalı olmaz mıydı? Hep anı kurtarmaya yönelik hamlelerin, gıda sektörünü daha kötüye götürdüğünü göremiyorlar mı?
***
Hem üretici, hem tüketici, hem de ekonomimizin kazanacağı yol, şüphesiz ki patatesi yetiştirmek. Ama şimdi ekseler seçime yetişmez!
***
Dışarıdan gıda ithal etmek, iç piyasadaki fiyatları bir anlığına düşürse de, uzun vadede üretimi etkileyeceği için fiyatlar kısa sürede eskisinden de fazla olur. Zaten bundan muzdaripken tekrar aynı hatayı yapmak ne kadar mantıklı?
***
3-5 sene evvel, et fiyatları birden yükselmeye başladı. Yemlere zam gelmişti, vergilere zam gelmişti, üretici kar etmek için mecburen hayvanı daha pahalıya satacaktı. Yönetim, bu fiyat artışının önüne geçmek için binlerce canlı hayvan ithal etti. Birkaç aylığına, yani stoklar tükeninceye kadar fiyatlar düşmüştü. Stok bitince yemlerde ve vergilerde indirim yapılmadığı için yerli üretici fiyatları geriye çekememişti ve et fiyatları tekrar eski seyrine gelmiş hatta geçmişti bile. Sonra tekrar hayvan ithal edildi. Sonra tekrar. Sonra tekrar. Fiyat her seferinde bir anlığına geri çekildi. Hayvanların nasıl yetiştiğini bilmediğimiz, ne koşullarda geldiğini bilmediğimiz için çeşitli hastalıklara davetiye çıkarmış olduk. Bir anlığına kar edelim derken, zararın en büyüğüne takıldık. Üretici kazanç elde edemediği için üretemedi. Biz de dışarı bağımlı hale geldik.
***
O günlerde ne olduysa bugün de aynısı oluyor. Sadece kalem farklı. O zaman etti, şimdi patates. Yarın başka bir ürün. Bu kafayla devam edildiği takdirde ülkede üretici bulamayacağız. İthalat için yapılan masrafların ve imkanların çiftçiye sunulması halinde daha fazla üretebilirdik.
***
Siyaset vatandaşın mutlu, huzurlu ve refah içinde yaşaması için yapılır normalde. Şu an kar getiren, ucunda kazanç olan her işi tekeline almaya çalışmak için yapılıyor. Her iş grubuna siyaset alet olmuş durumda. Vatandaşa, onların iyiliği için olduğunu söylerken bile tek kazanç sahipleri kendileri oluyor. Kazançtan kasıt illa ki para değil elbette. İtibar, güç gibi unsurlar da kazançtan sayılıyor.
***
Her an, her dakika dillerden düşmeyen sloganları ‘’yerli ve milli’. Bakıyoruz slogan ortaya çıktığından bu yana, yerli sınıfına koyabileceğimiz ürünlerde büyük bir azalma var. Tarım ve hayvancılığın dünyadaki temsilcilerindenken, tarım ürünlerinde dışa bağımlı pozisyona geldik. Üretimin kar marjı çiftçiye, üreticiye kalıyor çünkü. İthalat yoluyla yapılan kar ise yönetimdekilere. Hani yerli ve milliydik!
***
Siyasi oyunlar vatandaşın cebine ve boğazına yönelik olmasın. Üreten toplum olalım. Kendimize yetelim fazlasını ihraç edelim. Amaç kazanmaksa, refah içinde yaşamaksa üreterek yapalım bunu.