İlkel çağlarda dahil insanlar yemek bulabilmek ve hayatta kalabilmek adına yer değiştirmiştir. Barınmak ve beslenmek insanlığın içgüdülerinden kabul edilir ve bunları yapabilmek için hareket halinde olması gerekmiştir. Yıllar, asırlar geçse de insanlar bu içgüdüsünü kaybetmemiş, hayatta kalmak adına besin bulabileceği karnını doyurabileceği yerlere göç etmiştir.
***
Türk ırkını ele alacak olursak, göçebe yaşayan bir toplumduk. Taşıyabileceğin kadarına sahip olmak gibi bir kuralımız vardı. Haliyle tarım yapamıyor sadece hayvancılık ile geçinebiliyorduk. Sebze, meyve gibi ihtiyaçları göç edilen bölgelerden temin ediyorduk. Tarih boyunca Türk ırkı, göç ettiği yerlerden yeni şeyler öğrenmiştir. Küçükbaş hayvanları ve atları evcilleştirmeyi başarmış, hem kendilerine besin sağlamış hem de yollarda takas usulü ticaretini yaparak geçimini sağlamayı amaçlamıştır. Göçebe hayat, yeni ürünler tanınmasına ve bir kültür oluşmasına ortam hazırlamıştır. Göçebe hayat aynı zamanda ticaretin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Takas yönteminin gelişmesinden, paranın bulunmasına kadar giden bir süreçte ticaret göçebe hayatla birlikte doğmuştur.
***
Göçler, farklı medeniyetlerin birbiri ile tanışmasına, kültür ve besin alışverişine ortam hazırlamıştır. O dönemlerdeki ihtiyaçlarımız şimdi ki gibi olmadığından, güvende uyuyacağı bir yer ve karnını doyuracak kadar besin her zaman yeterli olmuştur. Farklı medeniyetlerden gördüklerini kendileri de uygulamaya başlamış ve bu durum yemeklerden davranışlara kadar yansımıştır. Türklerin takasta kullandıkları birçok küçükbaş hayvan, farklı medeniyetlerde hayvancılık faaliyetlerinin gelişmesini sağlamıştır. He ne kadar tarımla uğraşmasak da, göçler sırasında tarımı öğrenmişizdir.
***
Yerleşik hayata geçiş ile birlikte ayvancılığın yanında tarımla ilgilenmeye de başladık. Tabi ki gördüğümüz ve etkilendiğimiz kadarıyla yapmaya çalıştık en başta. Bölgedeki yenilebilir ürünleri çoğaltmaktı ilk hedef. Daha sonra ise hayvanları da doyurabilmek adına ürün yetiştirmeye başladık. Ticaretin şekil almasıyla birlikte, tekrar bir yolculuğa çıktık. Nereye gidersek gidelim, nerede kalırsak kalalım, o göçebe ruhu atamadık içimizden. Yeni yerler görmek ve keşfetmek için sürekli yer değiştirmeye devam ettik hatta kolonileşerek farklı yönlere ilerledik. Daha sonrasında Anadolu coğrafyasında bir araya geldik. Konum olarak bütün ticaret yollarının üzerindeydi. İpek yolu ve baharat yolu, yeni ürünlerle tanışmamızı, yeni insanlardan yeni kültürler tanımamızı sağladı. O yollar üzerinde kurduğumuz ilişkiler sürekli gelişti.
***
Zamanında Çin ile yaptığımız kültür alışverişini bu kez Araplarla yapmaya başlamıştık. Göktürklerin Araplar ile olan ilişkilerinden dolayı, dinlerimiz benzeştiği için Müslümanlığı tercih etmemiz, ticari ilişkilerimizin daha da güçlenmesini sağlamıştı. Alışveriş, toplumların daha sık görüşmesinin ve birbirinden etkilenmesinin kaçınılmaz sonucudur. Öyle de oldu. Arap kültüründen birçok yenilikle tanıştık. Aynı dine mensup olduğumuzdan dolayı, alışkanlıkları çok yabancı gelmedi bizlere.
***
İlişkilerimiz ilerledikçe yaşam tarzımız, yemeklerimiz birbirine benzemeye başladı. Dilimiz bile Arapçaya benzemeye başladı. Daha sonrasında Avrupa ülkeleri ile ticari ilişkilerimizde ilerleme oldu ve bu seferde oradaki kültürlerden esinlenmeye başladık. Anadolu’da yetişen ürünler ile esinlendiğimiz yemek kültürü arasında bir köprü kurduk ve buna günümüzde Anadolu Mutfağı diye hitap ediyoruz. Türk’lerin yemek kültürü, göçler ve ticari ilişkiler sayesinde şekillenmiş ve günümüzdeki halini almıştır.
***
Şuan hemen her evin vazgeçilmezi olan domates, göçler olmasa belki hayatımızda hiç olmayacaktı. Burada sadece insanların değil gıdalarında göçünden bahsediyorum. Amerika kıtasının keşfedilmesiyle tanıştığımız domates bizim mutfağımızın vazgeçilmezi konumunda şuanda. Aynı şekilde patlıcan ve kabakta öyle, göçler olmasa tanışamayacağımız ürünler. Yeme içme alışkanlıklarımızın şekillenmesinin ana kaynağı göçlerdir. Yeni tatlar, yeni ürünler keşfetmek için yapılan yolculuklar belirlemiştir toplumların yemek kültürlerini. Ve yine yapılan yolculuklar yön verecektir ilerideki mutfak kültürlerine.
***
Eskiden edindiğimiz içgüdülerimizin çok ötesindeyiz günümüzde. Sadece beslenmek ve barınmak yetmiyor artık. Özellikle iş hayatının getirdiği stresle birlikte yaşayan hemen herkesin ortak şikayeti kaliteli beslenememek. Bunun için seyahat ediyoruz. Farklı olanı bulmak, lezzetli ve kaliteli olanı tatmak istiyoruz. Artık karnımızdan çok ruhumuzu doyurmanın peşindeyiz. Bugün yediğimiz yemekler göç sayesinde bu formu aldı. Yarın yiyeceğimiz yemekler de göç ile şekil alacak. Dünyadaki insan sayısı arttıkça, insanlar kaynak bulmak için göç edecekler, yeni kültürlerle tanışacak ve yeni yemekler ortaya çıkacak.
***
Yemekler ilk yapıldığı şekilde kalsaydı, belki de günümüze hiç ulaşamayacaktı. Tarihsel süreç, yemeklerin gelişmesini ve günümüzdeki tadı almasını sağladı. Belki de o zamanlarda kullanılan birçok ürün günümüze ulaşmadı, gelişemedi, belki de koşullar gelişmesi için elverişli değildi. Göçler sayesinde tanıştığımız yeni ürünler bugünkü mutfağın şekillenmesini sağladı, bundan sonra da sağlayacak.