
ULAŞ SÜRMELİOĞLU
Hayatımıza her geçen gün yeni kelimeler, yeni kavramlar giriyor. Bu kez de bizim hafızalarımızdaki yeri çok mazide olmayan bir kavrama değinme niyetindeyim. ‘Veganlık’, çoğumuzun geçtiğimiz senelerde magazin programlarında duyduğu, kendini sağlıklı yaşama adamış insanların beslenme ve yaşam stili. Peki nedir vegan yaşam tarzı ?
Hayvansal gıdalardan arındırılmış bir beslenme şekli, hatta daha da ilerisi, hayvan kürkleri ve yünlerinden olan ürünlerin kullanılmadığı bir yaşam stilidir. Bizdeki tarihi yeni sayılmakla birlikte, dünyanın birçok ülkesinde seneler öncesine dayanan bir mazisi var. Vegan ürün satan dükkanlar, bu tarz beslenenler için özel restoranlar, cafeler ve barlar gibi. Yoğunda bir ilgi var bu akıma, et ve et ürünlerinden alınan protein gibi besin değerlerini muadillerinden almaya özen gösteriyorlar. Süt ve süt ürünlerinde da aynı tutarlılıktalar, örneğin inek, koyun , keçi sütü yerine badem, Hindistan cevizi gibi yiyeceklerden elde edilen sütlerle bu ihtiyacı karşılıyorlar. Et ,tavuk, balık gibi yoğun protein ve b12 vitamini içeren ürünler yerine ise protein değeri yüksek olan kinoa, yeşil mercimek gibi ürünler tercih edilmekte. Vejeteryanlık ile arasındaki fark ise derin. Vejeteryanlar bu hassasiyeti sadece et ürünlerinde tercih ederken , veganlar hayvansal gıdaların hepsine karşı tavır almış durumdalar. Uzmanların görüşlerine göre normal beslenenlere göre daha sağlıklı bir yöntem. Cildi tazelediği, ağız kokusunu azalttığını, vücuttaki yağ oranını dengelediğini söylüyorlar.
Türkiye’de ise bu tarz mekanlar, yeni yeni açılmış olup henüz popülerleşmiştir. Hali hazırda günlük yaşantımızda tükettiğimiz sebze ve bakliyatların yanı sıra, duymaya yeni alıştığımız kinoa ve birçok kuruyemişten üretilen sütler, endüstriyelleşerek marketlerdeki yerini almış ve fahiş fiyatlardan satışa sunulmuş durumda. Elbette ki diyet yapan insanlar için bu ürünler büyük kolaylık sağlamış, vegan yaşam tarzını benimseyen insanlar için açılan restoranların diyetteki kişilere sağladığı kolaylığı göz ardı edilemeyecek bir gerçek. Toplum olarak diyet dediğimizde aklımıza sebze ağırlıklı beslenme tarzı gelmekte. Fakat diyet için en önemli faktör proteindir. Geçmişte proteini elde edeceğimiz ürünler et ürünleri ve birkaç bakliyat ürünü ile kısıtlıyken, şimdilerde proteine ulaşım kolaylaştı. Göz ardı edemeyeceğimiz diğer gerçek ise, vegan mutfak kültürü, gastronomi alanına birçok tarif, yeni ürünler ve kullanım alanı sunmuştur. Protein ve lif bakımından besin değerleri yüksek olan kinoayı, kolay kolay bulamazken aktarlarda görür duruma geldik.
Bu kültürün yaygınlaşması insanların tamamen olmasa da bu tarza bir nebze yönelmesi, sağlıksal açıdan bir çok önem arz etmekte. Çağımızın hastalığı obezite ile savaşta önümüzdeki engellerin kalkmasına yardımcı olmaktadır veganlık. Yapılan araştırmalar, veganlığın insanı daha sakin bir yapıya soktuğunu söylüyor. Daha dinç uyanmasını sağlıyor. Protein, karbonhidrat gibi öğeleri hayvansal gıdaların dışında temin edebileceğimizi bundan beş altı sene önce tahmin edemezdik. Şimdi ise, çoğu İstanbul’da olmak üzere büyük şehirlerin hemen hepsinde bu tarz restoranlar görmek mümkün. Fakat ülkemizin beslenme şekilleri, her coğrafik bölgeye göre farklılık gösteriyor. Doğu Anadolu’da kahvaltıda et yiyen insanlar var. Her ne kadar sağlıklı olduğuna kanaat getirsek de, yeme içme alışkanlıklarının, şehirlerin ya da ülkenin iklim şartlarına, tarıma elverişliliğine, hayvancılıkta gelişmişliği gibi etkenlere göre belirliyoruz. Balıkesir ve çevre illerinde, zeytin ve zeytinyağı üretimi çok ilerlemiş durumda. Yemeklerde, mezelerde hatta bazen içerek günlük hayatımızda çok yoğun şekilde kullanıyoruz. Fakat Doğudaki illerde toprak özellikleri ve iklim yapısı zeytin üretimi için elverişli değil. Hayvancılığın yoğun olduğu bölgeler, bu nedenle tereyağı kullanımı ön planda.
Bu gibi sebeplere rağmen, Türkiye pazarında tutunabilen bu akıma saygı duymakla birlikte, sağlıklı yaşam için getirdiklerinden faydalanmamız gerektiğini düşünüyorum.