ULAŞ SÜRMELİOĞLU
NE yersek yiyelim, ne içersek içelim, düşünmemiz gereken yegane şey, bu ürünü benden sonraki nesillerde tadabilir mi, çocuğuma, torunuma bu lezzeti taşıyabilir miyim olmalıdır. Bunun için yiyecek içecek endüstrisinin biraz eskiye dönmesi gerekli. Tarım ve hayvancılıkta, çağa ayak uyduralım derken tüketim hızını kat kat arttırdık. Tarladan çıkan stoklu ürünleri, yerlerine yenisini koyamadan tüketiyoruz. Doymak ya da yaşamsal ihtiyaçları karşılamak için değil, kendimizi tatmin etmek için yiyoruz. Aslında bir bakıma doğru, önce yemekten tatmin olmak, önce ruhunu doyurmak yemek yerken geçen vakti keyifli ve anlamlı kılar. Fakat biz tatmini her daim bollukta arıyoruz. Karnımızdan önce gözümüz doysun ki yemekten keyif alabilelim diye bakıyoruz. Halbuki küçük porsiyonlarla da mutlu olunabilir.
***
ESKİ zamanlardan günümüze yemek her zaman bir statü belirleyici olmuştur. Davet ettiğin insanlara ben bunları yiyebiliyorum, ben o restoranlara gidebiliyorum mesajı vermek güç gösterisidir. Bu yüzden ‘masayı donatmak’ diye bir terim kullanırız. Basit ve düz mantıkla bile düşünüldüğünde bir insan en fazla ne kadar yiyebilir ki? Bizi bu kadar tüketmeye ne itiyor? Hadi oturalım bütün bir danayı çevirelim ortalama 1 ila 2 saat sofrada oturalım. Ne kadarını tüketebiliriz? Ne kadarı çöpe gider? Bizim mutfak kültürümüzde bile vardır ortaya büyük bir tabak koyarız ve o tabağı alabildiğine yemek ile doldururuz. Peki kalanlar? Artan yiyecekleri pek umursamıyoruz ama, ihtiyacın kadarından fazlasını tüketmek, üretim aşamasını zora sokuyor. Tüketimin hızına üretim safhasında ulaşılamıyor.
***
ÜRETİLENDEN kat kat daha fazlasını tüketmek, bugün ulaşabildiğimiz gıdaların ileriki zamanlarda kaybolmasına ortam hazırlamaktadır. Sürdürülebilirliğin mümkün olmadığı dönemlere girdik maalesef. Nüfusta ciddi anlamda bir artış ve köyden kente büyük bir göç söz konusu. Köydeki şartlar giderek zorlaştığından üretimde ciddi anlamda eksiğimiz var ve bu dışarıdan ürün temin etmeyi beraberinde getiriyor. Yani hem sürdürülebilirliği zorlaşan hem de ekonomik bağımsızlığı kaybetme noktasına doğru hızla gidiyoruz.
***
YILLARDIR söyleniyor üreticiye, çiftçiye, hayvancılığa destek diye. Artık sadece destek yetmiyor, halkın da bilinçlendirilmeye ihtiyacı var. Tüketimde ciddi bir oranda artış var. Hatta bu artış nüfus artış oranından çok daha fazla. Yani insanlar daha fazla tüketmeye başlamış. Sürdürülebilirlik açısından sıkıntıda olan zamanlardan geçiyoruz. Bugün yediklerimizi yarın bulamama ihtimalimiz çok yüksek. Günümüzde bu zorluğun üstesinden fiyatlarda oynama yapılarak geliniyor. Üretimi zor olan ve hemen tükenen ürünlerin fiyatları neredeyse 2-3 katına çıkarılıp halka o şekilde sunuluyor.
***
SÜRDÜRÜLEBİLİR üretime geçmek maalesef çok kolay değil. Uzun bir süreç istiyor. Yine de bunu yapabilmek mümkün. Kendimizi bir nebze frenlememiz gerekiyor. Tüketim konusunda kamu spotları hazırlanmalı ve yayınlanmalı. Hem bizden sonraki nesillerin de bu lezzetlerden faydalanması hem de paranın ülke içinde kalıp ekonominin gelişmesi için.