ERGÜN AYDOĞAN
Nerede bu seçmenler?
Rahmetli Süleyman Demirel’e atfen ‘Allah yakışan iftiradan saklasın’ dediği söylenir.
Her geçen gün yargı başta olmak üzere bütün kurumlara güvenin yok denecek kadar azaldığı, kurum devletinden, ‘patronlu başkanlık’ sistemine geçildiği, kabul edilir oldu
Türkiye’de her seçim, seçim sonuçları tartışılır hale geldi; her seçimde ya elektrikler kesilir ya kedi trafoya girer veya her taraftan yanmış, çöpe atılmış, gömülmüş oy pusulaları…
Sandık heyeti huzurunda bir kişinin tek başına yüzlerce oy pusulası mühürlediği…
Sonuçları birbirini tutmayan sandık tutanakları…
Yansır, tartışılır, bir sonraki seçime kadar tartışma sürer.
Her seçim sonrasında muhalefet YSK’yı suçlar, güven duymadığını deklere eder. Bu defa, resmi süreç devam ederken Kemal Kılıçdaroğlu YSK’ya güvenmediklerini ilan etti. Anayasa hükmüne rağmen Binali Yıldırım istifa etmeyeceğini, kararı YSK’nın vermesini istedi.
Peki, YSK’ya güvenen var mı? Olduğunu sanmıyorum.
Bir önceki seçimde mühürsüz oyları geçerli sayması ve benzeri usulsüzlük iddiaları ile çok tartışılan YSK’nın, biten görev süresinin bir yıl daha uzatılması, güven kaybını daha da artırdı. Görev sürelerini uzatan iradeye tabi olacağı kanaati kesin hükme dönüştü.
Gelelim seçim başlamadan hayali seçmen tartışmalarına bu sefer oy çalınmadığı,
SEÇMENLERİN ÇALINDIĞI;
HDP Siirt milletvekili Meral Daniş Beştaş’ın TBMM’de yaptığı konuşmada ‘’iktidar yerel seçimlere nasıl hazırlanıyor, seçmen listeleri ile ne yapıyor? Şırnak ve Siirt’ten örnek vermek istiyorum. Seçmen o yerde oturan kişiden oluşur. Liste üzerinde bir ilin seçmenleri siliniyor, onun yerine seçmen olmayan, o ille ilgisi olmayan, nereden geldiği, hangi yöntemle geldiğini bilmediğimiz binlerce isimlik listeler var elimizde. 24 Haziran’da oy kullanan 6 bin 488 seçmen silinmiş. İlin nüfus müdürünü aradığımda; ben konuşmak istemiyorum diyor. Bir adreste, bir dairede 674 kişi kayıtlı, bir başka dairede 727 kişi kayıtlı, aynı binanın başka dairesinde 462 kişi kaydedilmiş. Sahtecilik demek olayın vahametini hafifletir. Eruh taburuna 599 kişi kaydedilmiş, bölükte 267 kişi kaydedilmiş ve bunların içinde hiç Siirt’li yok. Şırnak Uludere’de 2018 genel seçimlerinde 5 bin 201 olan seçmen sayısı, 3 Ocak 2019’da askıya çıkan listede 7 bin 168, küçücük bir yerleşim yerinde yüzde 40 seçmen artmış…’’
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer; Ulukışla ilçesinde nüfus 5 bin 800, seçmen sayısının nüfusu geçerek 5 bin 900 olduğunu Meclis gündemine getirdi, aynı gün gece nüfus tabelası 7 bin 300 olarak değiştirildiğini kamuoyuna açıkladı.
Yine İstanbul’un Üsküdar ilçesinde başka yerlerden seçmenlerin nakledildiği, bir dairede onlarca seçmenin kayıtlı olduğu kamuoyuna yansıdı. Üsküdar AKP Meclis Üyeleri İlyas Karayel, Süleyman Gedikoğlu’nun evleri ve üç evde 122 seçmen olduğu, AKP Meclis üyesinin kendi ifadesi ile ‘aile yakınları ve komşuların spor salonundan yararlanmak’ için kayıtlı olduklarını kabul etmesi olayın gerçekliğini yansıtıyor.
Metruk kullanılmayan evlerde, spor salonlarında, futbol sahalarında yüzlerce seçmen…
Bir başka iddia, cumhur ittifakı anlaşma gereği ortağa bırakılan seçim çevresinden kendi seçmenlerini kendisine bırakılan kritik ilçelere kaydırıldığı iddiaları.
Bu arada Erdoğan diyor ki ‘bizim 504 bin seçmenimiz kayıp’. İyi de, bu kaybı ortaya çıkaracak olan sizsiniz. Devlet, devleti yöneten siz olduğunuza göre o soruyu sorma hakkı vatandaşa ait olabilir, size değil. Ha bu soru ile diğer olmayan seçmenler meşrulaştırılmaya çalışılıyorsa o başka!
YSK’ya güven yoksa…
Muhalefet her seçim öncesi; gerekli çalışmaları tamamladık, sandıklarda sorun yok, kontrolümüz altında deyip, seçim sonrası hile yapıldı, oylar çalındı demek yerine…
Seçimlerden sonra bugün bir kısmı kamuoyuna yansıyan iddiaları ortaya çıkarıp, ilgile yerlere başvuru yapıp, başvurunun gereğini yapmayanları bugünden ilan etmelidir.
Ne söylenecek, ne yapılacaksa, bugünden yapılmalıdır. İş bittikten sonra kapı dayaklamanın…
Seçimler bitip her şey kesinleştikten sonra ‘meşruiyet’ tartışmasının bir anlamı-karşılığı olabilir mi?
****
Mart’ın sonu kara kış!
Yönetenin lafına bakarsanız, seçim ekonomisi uygulamazlarmış…
Söyleyen söylediğine kendisi inanmıyor da, dinleyenler inanıyor mu acaba?
Hadi diyelim toplum balık hafızalı, üç gün öncesini unutuyor, günlük yaşıyor o nedenle eski seçimleri unuttu, sizin döneminizde her seçim öncesi verilenleri de unuttu. Peki, yeni açıklanan kredi kart borçlarının Ziraat Bankası tarafından yapılandırılması, Halkbank’tan esnafa 22 milyar kredi desteği, KOBİ’lere tekrar KGF destekli düşük faizli, piyasa faiz oranlarının altında krediler, çiftçiye bugüne kadar ödenmeyen, geciktirilen ödemelerin yapılacağı sözünün seçimler yaklaşınca hatırlanması.
İmar barışının uzatılması…
Borçların yapılandırılma taksitlerini ödemeyenlere yeniden hak tanınması…
Beyaz eşya, mobilya, otomobil ve bazı tüketim mallarında KDV indirimi, tapu harçlarındaki indirim uygulamalarının yılsonunda bitmesine rağmen 3 ay (seçim sonuna kadar) uzatılması.
Bu ve benzeri uygulamalar seçim ‘rüşveti’, seçim ‘yatırımı’ değil de nedir.
BANKACILIKTA HAKSIZ REKABET
Gelelim Ziraat Bankası tarafından yapılandırılacak kredi kart borçlarının yapılandırılmasına. Kamuoyuna yansıdığı kadar kolay bir iş olmadığı gibi bankacılık rekabet kurallarına da çok uygun değil. Kamu gücüyle haksız rekabet…
Banka piyasadan yüzde 24’ün üzerinde faizle mevduat toplayacak, yüzde 30’lara yakın mal ettiği mevduatları yaklaşık 10-15 puan zararına kredi kartlarını yapılandıracak. En basit şekliyle Ziraat Bankası ticari bir kuruluş olduğuna göre, ortaya çıkacak faiz farkını-zararı nereden karşılanacak. Bu farkı kim, nereden finanse edecek?
Hazineden…
Geçmişte görülen ‘görev zararı’ yeni dönemde gündeme gelirse şaşırılmamalı.
Kredi kart borçları 24 aya kadar yüzde 1.10 ve 60 aya kadar aylık yüzde 1.20 faiz oranları ile birleştiren İhtiyaç Kredisi’nden yararlanmak için kredi kart borcu dikkate alınacak. Normal şartlarda yüzde 2.4 düzeyindeki faiz yarı yarıya düşürülmüş olacak. Bir anlamda ‘Rotatif’ kredi olan kredi kart borçları, tasfiyeye bağlı kredi ile kapatılacak
Ziraat Bankasına mecburen gideceksiniz. Borç yüzünden takibe düşmemiş olacaksınız. Düzenli bir geliriniz, kredibiliteniz, gerektiğinde size kefil olacak birini bulacaksınız, maaşınızı başka bankadan alıyorsanız, maaşınızı Ziraat Bankasına getireceksiniz. Bunlar tamamsa size verilen iki dilekçeyi kartların ait olduğu bankalara vereceksiniz. Birisi bankaya hitaben ‘bankanız nezdinde ki kredi kartlarının/müşteri limitinin iptalini’ talep eden dilekçeyi imzalayacaksınız. Birde kartlarınız ve bakiye borç tutarlarını gösteren talep dilekçesi.
Bu şu demek, var olan bütün kredi kartlarınızı, müşteri limitinizin iptalini sağlayacaksınız. Ya kartsız yaşam sürecek ya da yeni sağlanan düşük bir limitle Ziraat Bankasının vereceği kredi kartıyla idare edeceksiniz. Yok ben, şu andaki müşteri limitimi düşüremem, tek kartla yapamam diyorsanız zaten bu borç yapılanması size uymaz!
Muhalefetin seçim sloganı; Mart’ın sonu bahardır… Mevsim olarak Mart’ın sonu bahar olduğu doğrudur ama muhalefet açısından bahar olur mu, çok öyle olmayabilir!
Ancak ekonomi, piyasalar açısından öyle gözükmenin ötesinde, tam aksine; seçim öncesi bol bulamaç dağıtılan hazine kaynakları, baskılanan piyasalar, yapılacakların ötelenmesi ve küresel piyasalardaki olumsuz yansımalarla birlikte Mart’ın sonu kara kış, zemheri ve tufan olabilir. Tatlı tatlı yemenin acı acı faturası hepimize çıkabilir…
ERGÜN AYDOĞAN
Nerede bu seçmenler?
Rahmetli Süleyman Demirel’e atfen ‘Allah yakışan iftiradan saklasın’ dediği söylenir.
Her geçen gün yargı başta olmak üzere bütün kurumlara güvenin yok denecek kadar azaldığı, kurum devletinden, ‘patronlu başkanlık’ sistemine geçildiği, kabul edilir oldu
Türkiye’de her seçim, seçim sonuçları tartışılır hale geldi; her seçimde ya elektrikler kesilir ya kedi trafoya girer veya her taraftan yanmış, çöpe atılmış, gömülmüş oy pusulaları…
Sandık heyeti huzurunda bir kişinin tek başına yüzlerce oy pusulası mühürlediği…
Sonuçları birbirini tutmayan sandık tutanakları…
Yansır, tartışılır, bir sonraki seçime kadar tartışma sürer.
Her seçim sonrasında muhalefet YSK’yı suçlar, güven duymadığını deklere eder. Bu defa, resmi süreç devam ederken Kemal Kılıçdaroğlu YSK’ya güvenmediklerini ilan etti. Anayasa hükmüne rağmen Binali Yıldırım istifa etmeyeceğini, kararı YSK’nın vermesini istedi.
Peki, YSK’ya güvenen var mı? Olduğunu sanmıyorum.
Bir önceki seçimde mühürsüz oyları geçerli sayması ve benzeri usulsüzlük iddiaları ile çok tartışılan YSK’nın, biten görev süresinin bir yıl daha uzatılması, güven kaybını daha da artırdı. Görev sürelerini uzatan iradeye tabi olacağı kanaati kesin hükme dönüştü.
Gelelim seçim başlamadan hayali seçmen tartışmalarına bu sefer oy çalınmadığı,
SEÇMENLERİN ÇALINDIĞI;
HDP Siirt milletvekili Meral Daniş Beştaş’ın TBMM’de yaptığı konuşmada ‘’iktidar yerel seçimlere nasıl hazırlanıyor, seçmen listeleri ile ne yapıyor? Şırnak ve Siirt’ten örnek vermek istiyorum. Seçmen o yerde oturan kişiden oluşur. Liste üzerinde bir ilin seçmenleri siliniyor, onun yerine seçmen olmayan, o ille ilgisi olmayan, nereden geldiği, hangi yöntemle geldiğini bilmediğimiz binlerce isimlik listeler var elimizde. 24 Haziran’da oy kullanan 6 bin 488 seçmen silinmiş. İlin nüfus müdürünü aradığımda; ben konuşmak istemiyorum diyor. Bir adreste, bir dairede 674 kişi kayıtlı, bir başka dairede 727 kişi kayıtlı, aynı binanın başka dairesinde 462 kişi kaydedilmiş. Sahtecilik demek olayın vahametini hafifletir. Eruh taburuna 599 kişi kaydedilmiş, bölükte 267 kişi kaydedilmiş ve bunların içinde hiç Siirt’li yok. Şırnak Uludere’de 2018 genel seçimlerinde 5 bin 201 olan seçmen sayısı, 3 Ocak 2019’da askıya çıkan listede 7 bin 168, küçücük bir yerleşim yerinde yüzde 40 seçmen artmış…’’
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer; Ulukışla ilçesinde nüfus 5 bin 800, seçmen sayısının nüfusu geçerek 5 bin 900 olduğunu Meclis gündemine getirdi, aynı gün gece nüfus tabelası 7 bin 300 olarak değiştirildiğini kamuoyuna açıkladı.
Yine İstanbul’un Üsküdar ilçesinde başka yerlerden seçmenlerin nakledildiği, bir dairede onlarca seçmenin kayıtlı olduğu kamuoyuna yansıdı. Üsküdar AKP Meclis Üyeleri İlyas Karayel, Süleyman Gedikoğlu’nun evleri ve üç evde 122 seçmen olduğu, AKP Meclis üyesinin kendi ifadesi ile ‘aile yakınları ve komşuların spor salonundan yararlanmak’ için kayıtlı olduklarını kabul etmesi olayın gerçekliğini yansıtıyor.
Metruk kullanılmayan evlerde, spor salonlarında, futbol sahalarında yüzlerce seçmen…
Bir başka iddia, cumhur ittifakı anlaşma gereği ortağa bırakılan seçim çevresinden kendi seçmenlerini kendisine bırakılan kritik ilçelere kaydırıldığı iddiaları.
Bu arada Erdoğan diyor ki ‘bizim 504 bin seçmenimiz kayıp’. İyi de, bu kaybı ortaya çıkaracak olan sizsiniz. Devlet, devleti yöneten siz olduğunuza göre o soruyu sorma hakkı vatandaşa ait olabilir, size değil. Ha bu soru ile diğer olmayan seçmenler meşrulaştırılmaya çalışılıyorsa o başka!
YSK’ya güven yoksa…
Muhalefet her seçim öncesi; gerekli çalışmaları tamamladık, sandıklarda sorun yok, kontrolümüz altında deyip, seçim sonrası hile yapıldı, oylar çalındı demek yerine…
Seçimlerden sonra bugün bir kısmı kamuoyuna yansıyan iddiaları ortaya çıkarıp, ilgile yerlere başvuru yapıp, başvurunun gereğini yapmayanları bugünden ilan etmelidir.
Ne söylenecek, ne yapılacaksa, bugünden yapılmalıdır. İş bittikten sonra kapı dayaklamanın…
Seçimler bitip her şey kesinleştikten sonra ‘meşruiyet’ tartışmasının bir anlamı-karşılığı olabilir mi?
****
Mart’ın sonu kara kış!
Yönetenin lafına bakarsanız, seçim ekonomisi uygulamazlarmış…
Söyleyen söylediğine kendisi inanmıyor da, dinleyenler inanıyor mu acaba?
Hadi diyelim toplum balık hafızalı, üç gün öncesini unutuyor, günlük yaşıyor o nedenle eski seçimleri unuttu, sizin döneminizde her seçim öncesi verilenleri de unuttu. Peki, yeni açıklanan kredi kart borçlarının Ziraat Bankası tarafından yapılandırılması, Halkbank’tan esnafa 22 milyar kredi desteği, KOBİ’lere tekrar KGF destekli düşük faizli, piyasa faiz oranlarının altında krediler, çiftçiye bugüne kadar ödenmeyen, geciktirilen ödemelerin yapılacağı sözünün seçimler yaklaşınca hatırlanması.
İmar barışının uzatılması…
Borçların yapılandırılma taksitlerini ödemeyenlere yeniden hak tanınması…
Beyaz eşya, mobilya, otomobil ve bazı tüketim mallarında KDV indirimi, tapu harçlarındaki indirim uygulamalarının yılsonunda bitmesine rağmen 3 ay (seçim sonuna kadar) uzatılması.
Bu ve benzeri uygulamalar seçim ‘rüşveti’, seçim ‘yatırımı’ değil de nedir.
BANKACILIKTA HAKSIZ REKABET
Gelelim Ziraat Bankası tarafından yapılandırılacak kredi kart borçlarının yapılandırılmasına. Kamuoyuna yansıdığı kadar kolay bir iş olmadığı gibi bankacılık rekabet kurallarına da çok uygun değil. Kamu gücüyle haksız rekabet…
Banka piyasadan yüzde 24’ün üzerinde faizle mevduat toplayacak, yüzde 30’lara yakın mal ettiği mevduatları yaklaşık 10-15 puan zararına kredi kartlarını yapılandıracak. En basit şekliyle Ziraat Bankası ticari bir kuruluş olduğuna göre, ortaya çıkacak faiz farkını-zararı nereden karşılanacak. Bu farkı kim, nereden finanse edecek?
Hazineden…
Geçmişte görülen ‘görev zararı’ yeni dönemde gündeme gelirse şaşırılmamalı.
Kredi kart borçları 24 aya kadar yüzde 1.10 ve 60 aya kadar aylık yüzde 1.20 faiz oranları ile birleştiren İhtiyaç Kredisi’nden yararlanmak için kredi kart borcu dikkate alınacak. Normal şartlarda yüzde 2.4 düzeyindeki faiz yarı yarıya düşürülmüş olacak. Bir anlamda ‘Rotatif’ kredi olan kredi kart borçları, tasfiyeye bağlı kredi ile kapatılacak
Ziraat Bankasına mecburen gideceksiniz. Borç yüzünden takibe düşmemiş olacaksınız. Düzenli bir geliriniz, kredibiliteniz, gerektiğinde size kefil olacak birini bulacaksınız, maaşınızı başka bankadan alıyorsanız, maaşınızı Ziraat Bankasına getireceksiniz. Bunlar tamamsa size verilen iki dilekçeyi kartların ait olduğu bankalara vereceksiniz. Birisi bankaya hitaben ‘bankanız nezdinde ki kredi kartlarının/müşteri limitinin iptalini’ talep eden dilekçeyi imzalayacaksınız. Birde kartlarınız ve bakiye borç tutarlarını gösteren talep dilekçesi.
Bu şu demek, var olan bütün kredi kartlarınızı, müşteri limitinizin iptalini sağlayacaksınız. Ya kartsız yaşam sürecek ya da yeni sağlanan düşük bir limitle Ziraat Bankasının vereceği kredi kartıyla idare edeceksiniz. Yok ben, şu andaki müşteri limitimi düşüremem, tek kartla yapamam diyorsanız zaten bu borç yapılanması size uymaz!
Muhalefetin seçim sloganı; Mart’ın sonu bahardır… Mevsim olarak Mart’ın sonu bahar olduğu doğrudur ama muhalefet açısından bahar olur mu, çok öyle olmayabilir!
Ancak ekonomi, piyasalar açısından öyle gözükmenin ötesinde, tam aksine; seçim öncesi bol bulamaç dağıtılan hazine kaynakları, baskılanan piyasalar, yapılacakların ötelenmesi ve küresel piyasalardaki olumsuz yansımalarla birlikte Mart’ın sonu kara kış, zemheri ve tufan olabilir. Tatlı tatlı yemenin acı acı faturası hepimize çıkabilir…