
BİR dönem muhtarları gereksiz gören partili cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarları sarayda toplamaya başladıktan, maaş ve sosyal hakları iyileştikten sonra; muhtar adaylıklarında patlama oldu, 31 Mart Mahalli İdareler seçimini heyecanlı hale getirdi. Çeşitli sebeplerle sandığa gitmek istemeyenler sırf muhtar adayı yakınlarına oy vermek için sandığa gidecek.
50 binin üzerinde muhtar, bin 400 belediye başkanı, 20 binin üzerinde belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi seçilecek.
Hayırlı olsun…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde yapılacak ilk yerel seçimler ‘ilklere’ sahne oluyor. Resmi olmasa da ‘ittifaklarla’ seçimlere gidiliyor. Yine ilk defa yerel seçimi aşan bir anlayışla iktidar ortakları olası bir seçim başarısızlığını, sistemin sorgulanmasına yol açma endişesiyle seçimleri ‘beka’ sorunu haline getirdi. Sanki yerel yöneticiler seçilmeyecek, seçimler cumhurbaşkanı ve hükümet sistemini değiştirecek.
Neyse, gelelim esas meseleye…
Yıllardır hep tartışılır; siyasetin yolsuzluklara zemin hazırladığı, siyasetçinin siyaset yoluyla zenginleştiği veya etrafını zenginleştirdiği. Siyaset yoluyla sayısız zenginleşme örnekleri olmakla birlikte bugüne kadar bu iddialarla ilgili, ufak tefek soruşturma-cezaların dışında, ciddi sonuç alındığı görülmemiştir.
Parmağında alyansıyla yola çıkanların zenginleşmesini çocuklarının sünnet altınlarını aldıkları borçla… annesinin çıkınından çıkan miraslarla… ailesinden miras kaldığıyla açıklamaya çalışanlar hep görüldü…
Siyasetçiyi seçen de; tabi ki zenginleşecek, ben de olsam yaparım, bal tutan parmağını yalar…
İktidar muhalefet arasında yolsuzluk suçlamaları dünden bugüne hep süregelmiştir.
Siyasetin finansmanının şeffaf olmadığı hep konuşulmuş, şeffaflaşma bir türlü sağlanamamıştır. Siyasetin finansmanının ‘yerel yönetimler’ olduğu iddia edilir-bilinir.
Belki de, yerel adaylıklarda yaşanan bunca kavga gürültü ve çekişmenin, parti değiştirmenin, illa başkanlıkta kalma ısrarının altında bu yatıyor da olabilir.
Yerel seçimleri, yerel seçimden çıkarıp ‘beka’ sorunu haline getirmenin amacı da bu olabilir…
Bütün bu tartışmalardan yola çıkarak, geçmişte siyasetin değişik kademelerinde sorumluluk üstlenmiş bir grup ‘siyasetçi’ bir araya gelerek öncelikle CHP adaylarının öncülük yapması için anamuhalefet CHP Genel Başkanına hitaben bir mektup yazdık.
Dedik ki; önce siz kendinizden başlayarak ‘Belediye başkan adayları, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üye’ adayları, kendileri ve birinci derece yakınları ile ilgili bal beyanı-bildiriminde bulunsunlar.
Anamuhalefet CHP bulunsun ki, diğer bütün partileri de açıklamaya davet-mecbur etsin.
Bu mektup basında geniş yer buldu. Siyaset pek üzerine alınmadı, yokmuş gibi davrandı. Her daim yolsuzluktan dem vuran, şeffaflaşmayı savunan yazarçizer tayfası da pek önemsemedi!
Tabi önemsemediğinden mi, bir şey olmayacağına inandığından mı, yoksa nasılsa her gelen bir şekilde yolunu buluyor, toplumda buna pek aldırış etmiyor olduğundan mıdır bilinmez ama sürekli şikayet edilen konuda bir şey yapılmıyor olması…
Bir şey değişmiyor, değişmez inancı, nasılsa her gelen yapıyor-yapacak kanıksaması mı…?
Sonucu değiştirmeye yönelik siyasi aktörler, siyasete yön verenler ‘kalıcı’ bir atım atmıyor, atılması istenmiyor-zorlanmıyorsa demek ki; dün olduğu gibi bundan sonra da siyaset yoluyla zenginleşenleri, yolsuzluk iddialarını, haksız zenginleşmeleri, kayırmaları ‘bolca’ konuşmaya devam edeceğiz.
BİR dönem muhtarları gereksiz gören partili cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarları sarayda toplamaya başladıktan, maaş ve sosyal hakları iyileştikten sonra; muhtar adaylıklarında patlama oldu, 31 Mart Mahalli İdareler seçimini heyecanlı hale getirdi. Çeşitli sebeplerle sandığa gitmek istemeyenler sırf muhtar adayı yakınlarına oy vermek için sandığa gidecek.
50 binin üzerinde muhtar, bin 400 belediye başkanı, 20 binin üzerinde belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi seçilecek.
Hayırlı olsun…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde yapılacak ilk yerel seçimler ‘ilklere’ sahne oluyor. Resmi olmasa da ‘ittifaklarla’ seçimlere gidiliyor. Yine ilk defa yerel seçimi aşan bir anlayışla iktidar ortakları olası bir seçim başarısızlığını, sistemin sorgulanmasına yol açma endişesiyle seçimleri ‘beka’ sorunu haline getirdi. Sanki yerel yöneticiler seçilmeyecek, seçimler cumhurbaşkanı ve hükümet sistemini değiştirecek.
Neyse, gelelim esas meseleye…
Yıllardır hep tartışılır; siyasetin yolsuzluklara zemin hazırladığı, siyasetçinin siyaset yoluyla zenginleştiği veya etrafını zenginleştirdiği. Siyaset yoluyla sayısız zenginleşme örnekleri olmakla birlikte bugüne kadar bu iddialarla ilgili, ufak tefek soruşturma-cezaların dışında, ciddi sonuç alındığı görülmemiştir.
Parmağında alyansıyla yola çıkanların zenginleşmesini çocuklarının sünnet altınlarını aldıkları borçla… annesinin çıkınından çıkan miraslarla… ailesinden miras kaldığıyla açıklamaya çalışanlar hep görüldü…
Siyasetçiyi seçen de; tabi ki zenginleşecek, ben de olsam yaparım, bal tutan parmağını yalar…
İktidar muhalefet arasında yolsuzluk suçlamaları dünden bugüne hep süregelmiştir.
Siyasetin finansmanının şeffaf olmadığı hep konuşulmuş, şeffaflaşma bir türlü sağlanamamıştır. Siyasetin finansmanının ‘yerel yönetimler’ olduğu iddia edilir-bilinir.
Belki de, yerel adaylıklarda yaşanan bunca kavga gürültü ve çekişmenin, parti değiştirmenin, illa başkanlıkta kalma ısrarının altında bu yatıyor da olabilir.
Yerel seçimleri, yerel seçimden çıkarıp ‘beka’ sorunu haline getirmenin amacı da bu olabilir…
Bütün bu tartışmalardan yola çıkarak, geçmişte siyasetin değişik kademelerinde sorumluluk üstlenmiş bir grup ‘siyasetçi’ bir araya gelerek öncelikle CHP adaylarının öncülük yapması için anamuhalefet CHP Genel Başkanına hitaben bir mektup yazdık.
Dedik ki; önce siz kendinizden başlayarak ‘Belediye başkan adayları, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üye’ adayları, kendileri ve birinci derece yakınları ile ilgili bal beyanı-bildiriminde bulunsunlar.
Anamuhalefet CHP bulunsun ki, diğer bütün partileri de açıklamaya davet-mecbur etsin.
Bu mektup basında geniş yer buldu. Siyaset pek üzerine alınmadı, yokmuş gibi davrandı. Her daim yolsuzluktan dem vuran, şeffaflaşmayı savunan yazarçizer tayfası da pek önemsemedi!
Tabi önemsemediğinden mi, bir şey olmayacağına inandığından mı, yoksa nasılsa her gelen bir şekilde yolunu buluyor, toplumda buna pek aldırış etmiyor olduğundan mıdır bilinmez ama sürekli şikayet edilen konuda bir şey yapılmıyor olması…
Bir şey değişmiyor, değişmez inancı, nasılsa her gelen yapıyor-yapacak kanıksaması mı…?
Sonucu değiştirmeye yönelik siyasi aktörler, siyasete yön verenler ‘kalıcı’ bir atım atmıyor, atılması istenmiyor-zorlanmıyorsa demek ki; dün olduğu gibi bundan sonra da siyaset yoluyla zenginleşenleri, yolsuzluk iddialarını, haksız zenginleşmeleri, kayırmaları ‘bolca’ konuşmaya devam edeceğiz.