Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU
ÇİFTÇİNİN onca derdi varken.. Türkiye büyük bir ekonomik krize sürüklenirken.. Üretici girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dertlenip tarlasını tapasını ekip biçemez haldeyken.. Bizim Ziraat Odası Başkanı Sami Sözat taş bina muhabbetlerine dalmış, “burası benim, geri verin” derdinde.
Basın toplantısı düzenledi geçen gün.. Gazeteci arkadaşlar sanıyor ki, Ziraat Odası Başkanı Sami Sözat yine tohum gübre mevzularından dem vuracak, bir ihtimal ekonomik gidişata dair kelam edecek.
Yok anam yok.. Sami Bey bize yürüyor.
Bu satırların yazarı geçen hafta “Taş binayı Güreş Müzesi yapalım” diye yazmıştı POLİTİKA’daki köşesinde. Koymuş gazeteyi önüne, açmış benim sayfayı, muhabir arkadaşlara gösteriyor.
Milletin gündemi ekonomi, Sözat’ın gündemi bendeniz!
***
BUNU daha önce de yaptı.. Yine bizim gazeteyi koydu önüne, açtı benim sayfayı, taş bina muhabbetleri üstünden bana yürüdü.
Bizim işimiz nedir?
Olanı biteni kamuoyuna aktarmak. Bir de, olan bitene dair kendi vicdani sorumluluğumuz ve bakış açımız ekseninde duruma dair kritik yapmak, görüşlerimizi aktarmak.
O gün ne demişiz?
“Ziraat Odası, Akıncılar’daki taş binayı yıllar yılı tepe tepe kullandı. Mülk sahibi Büyükşehir Belediyesi Oda’yı tahliye etti.. Tarihi bir yapıdır sonuçta; Balıkesir’in kültürel sanatsal faaliyetleri için değerlendirin” demişiz.
Sözat açmış ağzını yummuş gözünü…
Vay efendim sen misin bunları yazan.. İşte efendim Büyükşehir’in basın danışmanı bu, oradan maaş alıyor, kendi görüşüne uymayan bir Belediye’de menfaat uğruna bu işleri yapıyor, falan filan.
Bu basın danışmanlığı işi de taa 2014’den beri herkesin dilinde. Önümüzden arkamızdan birileri durmadan konuşup duruyor.
Ayıp bir şey yaptık galiba; gayrimeşru, yasadışı.. İhanet gibi bir şey yani!..
Neyse, bu mevzuyu sayfada ayrı bir başlıkla işliyoruz zaten, asıl konumuza dönelim.
***
SAMİ SÖZAT, bu basın toplantısında da aynı şeyleri söylüyor yine.
Danışmanlık konusu üstünden yürüyor.
Bunu neden yapıyor?
“Son yazıda ‘Evladiyelik Başkan’ yazdık diye.
E öyle ama.. Biz körpe muhabirdik, Sözat Ziraat Odası’nın başındaydı. Hasbelkader mebbus oldu, Ankara’ya gitti.. Dönüşte yeniden Oda’nın başına geçti. CHP’nin Büyükşehir Başkan Adayı olduğunda bile görevi bırakmadı. Bugün hali hazırda Oda Başkanı ve muhtemelen bu böyle devam edecek.
Hani biz meslekte otuz iki yılı geride bıraktık, emekliliğe hak kazandık.. Sözat kendini emekli etmedi henüz.
Bu bakımdan ‘evladiyelik’ dedik; çok alındı.
Bu sözcük üzerinden yürüyüp danışmanlık işine laf sarkıttı, “Belediye’nin basın danışmanı olup da maaş falan alan yok burada” dedi. Yani, Ziraat Odası Başkanlığı’ndan maaş almıyormuş, gönüllük esasına dayalıymış falan.
E bana ne bundan?
O yazıda, “Oda Başkanlığı’ndan kaç lira maaş alıyorsun” diye sorduk mu?
Evladiyelik dedik sadece.
***
TEKRARLAMAKTA yarar var.
Gazhane adıyla anılan Akıncılar’daki taş binayı uzun yıllar Ziraat Odası kullandı.
2014’de “çık buradan” dedi mülk sahibi.
Davalar, itirazlar, idare mahkemeleri süreci falan filan.
Büyükşehir Belediyesi, çok tartışılan bir karar verdi, Oda’dan geri aldığı binayı Girne Amerikan Üniversitesi’ne tahsis etti. GAÜ tabelayı çaktı ama burada irtibat ofisi hizmeti vermedi. Kullanmadı yani.
Binanın kültürel sanatsal organizasyonlar için değerlendirilmesi gerektiğini yazdık çizdik bu sütunlarda sürekli. Yaptığımız buydu.
Ayrıca Karesi Belediyesi de Kent konseyi için talep ediyordu binayı.
Gel zaman git zaman Büyükşehir’de Başkan değişti. Edip Uğur gitti, Zekai Kafaoğlu işbaşına geldi. Kafaoğlu, önce GAÜ’ye tahsisi iptal ettirecek, sonra Ziraat Odası’na geri verecekti binayı. Bu olmadı. Sözat taş binayı geri alamadı. Geçen günlerde Büyükşehir Meclisi GAÜ’ye tahsis kararını oybirliğiyle iptal etti. Ama gündemde binayı Ziraat Odası’na geri vermek diye bir madde yoktu. İnsan Vakfı adıyla faaliyet gösteren bir vakfa tahsisine ilişkin gündem maddesi yer alıyordu; Komisyon’a havale edildi.
Sonraki gün ne yazdık?
Madem Yağlı Güreş Düzenleyen Kentler Birliği’nin merkezi Balıkesir.. Madem bir güreş müzesi kurmak niyetiniz var.. Gazhane binası bu iş için değerlendirilebilir dedik.
Sözat gürledi yine…
Biz öneri sunduk.. Hata mı ettik?
Bu şehirde yaşıyoruz, bu şehrin nabzını tutmaya çalışıyoruz, bu şehrin iyiliği, güzelliği, geleceği için kalem oynatıyoruz. Bir öneri üzerinden bu kadar laf söylenmez ki?
***
SÖZAT, bizim gazeteciliğimizi sorguluyor toplantıya başlarken..
“Kendisini basıncı olarak tanıtan, bir takım asparagas haberlerle gazetecilik yapanlar Türkiye’de var, Balıkesir’de de olduğunu görünce üzüldüm” diyor. Bu yüzden toplantının konusunu değiştirmiş, taş bina muhabbetine girmiş.
Asparagasçılar var tabi, ama adres biz değiliz. Bizde yalan dolan, hile hurda, şantaj tehdit olmadı, olmaz. Bunu Sözat da bilir.
Allah aşkına, o yazıyı okudunuz; asparagas denilecek türden bir tek bir cümle var mı?
Haber değil zaten, köşe yazısı.. Benim yorumum, benim düşüncem.. İçimden geçenleri paylaşmışım okuyucuyla. Öneri getirmişim; asparagas nedir ya?
Tabi bunu neden yaptığını az çok biliyoruz.. Gazeteler “Ziraat Odası taş binayı geri istiyor” diye yazacak.. Bu konuda hiç kimse Sözat’a itiraz etmeyecek.. Köfte ısmarladığı gazeteci arkadaşların haberleri Ziraat Odası ve Sözat’a dayanak olacak, Büyükşehir Belediyesi de basından korkusuna “tamam, senin olsun” diyecek.
Alıştı ya buna.. Her hafta rutin basın toplantısı; işte efendim memleketin tarımı, hayvancılığı, patates soğan… Sözat manşetlere çıkacak falan.
Eleştirdin mi, örseledin mi, senden kötüsü yok… Aha işte kor gazeteyi önüne, “asparagas” diye bağırır…
***
“O binayı ben yaptım” diyor basın toplantısında. Orası arsaymış, binayı bu arkadaş inşa etmiş.
Gazeteciler de dinliyor.. Soran yok.
“Sen yaptıysan, nasıl tarihi bina oluyor peki?”
Bir virane var; eskimiş, yıpranmış, beti benzi solmuş falan.
Bunlar vaktiyle Anıtlar’dan izin almış, binayı onarmışlar.
Dönemin Belediyesi, “binayı tamir et, gir içine otur” demiş. Ama elde avuçta buna dair bir karar, belge falan bulunmuyor.
Kiracıyız, biliriz bu işleri.. Kiraladığınız yerde bakım onarım gerekiyorsa, ya mülk sahibi yaptırır, ya da siz yaptırırsınız, kiradan düşersiniz. Bu işin bir maliyeti olur.. Hesap kitap yapılır.. Üç kira, beş kira, neyse işte.
Ziraat Odası binayı onarmış.. Ne ki, şu kadar yıl kiracı olarak kullanabilirsin, masrafı kiradan düşeriz denmemiş. Bir yap – işlet – devret anlaşması da yok.
“Binayı ben onardım, ben adam ettim, yıkılana kadar benim” diyemezsin.
Onarım masraflarını düştükten sonra, bunca zaman mülk sahibine ne kira ödenmiş, belli mi?
Kira falan da yok.. Tepe tepe kullanmışlar işte.
***
BUNCA yıllık kullanıma karşılık mülk sahibine kira ödenmiyor.
Bedava kullanılıyor.
Hem öyle ki, artık kendilerini mülk sahibi gibi görmeye başlamışlar.
Tapu kimde?
Büyükşehir Belediyesi’nde.
Büyükşehir için önemli bir zarar söz konusu olmuyor mu?
Şehir Belediyesi döneminde ne yapılmışsa yapılmış; Büyükşehir’in yasası ayrı, yönetmeliği ayrı şimdi.
2014’de mülkiyet Büyükşehir’e geçiyor; tapu Büyükşehir Belediyesi’nde.
İsteseler, “şu tarihten şu tarihe kadar olan kira bedeli bilmem şu kadar” deyip tamamını talep edebilirler. Sami Sözat bu açıdan hiç düşünmüyor belki ama, Büyükşehir için ‘zarar’ tesbit edilirse, “öde bakalım” diye Sözat’ın kapısını çalabilirler yani.
***
BÜYÜKŞEHİR, Ziraat Odası’nı taş binadan çıkarınca İdare Mahkemesi’nde dava açıldı. Davacı Ziraat Odası, kararın iptalini talep etti. İdare Mahkemesi şu sonuca vardı:
“Herhangi bir tahsis veya kullanma izni olmadan taşınmazı fiilen kullanan davacı Ziraat Odası’na verilen kullanım izninin kaldırılması yönünde tesis edilen dava konusu işlemde sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
Ne diyor kararda:
“Tahsis veya kullanma izni olmadan taşınmazı fiilen kullanan…”
Bizim apartmanda boş bir daire var meselâ.. Sahibi arayıp sormuyor.. Giriyorum içine, kafama göre düzenliyorum, badana boya yaptırıp oturuyorum.. Yıllarca kimse ses etmiyor.. Kira da vermiyorum.
Tamam, Ziraat Odası bir kurum; binlerce çiftçinin üye olduğu büyük bir kurum.
Binayı onarmış, yenilemiş, girmiş içine oturmuş, yıllarca üyesine buradan hizmet vermiş.
Ama her şeyin bir sonu olur.
Mülk senin değilse, tapu sahibi günün birinde “boşalt” diyebilir.
Hele de ortada tahsis ve kullanıma dair bir belge, kanıt yoksa..
Sözleşme falan yani..
Olay bitmiştir.
***
SÖZAT, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yapının İnsan Vakfı’na tahsis edilmesiyle ilgili maddeyi hatırlatıyor. Buna da itiraz ediyor. “Bu çok yanlış” diyor; “bir vakfa tahsisi iptal ediliyor, bir başka vakfa verilmeye çalışılıyor…”
Sözat’ın önündeki yazıda, binanın bu şekilde tahsis edilmesine itirazımızı aktarıyoruz biz de.. Ya orayı okumadı, sadece başlığa bakıp gürledi.. Ya da basın toplantısında o cümleleri okuyup bizi haklı çıkarmaktan çekindi.
Biz ne diyoruz?
Ziraat Odası taş binayı yıllar yılı tepe tepe kullandı diyoruz.
Yapının kültürel sanatsal faaliyetler için değerlendirilmesinin en doğru iş olacağını söylüyoruz.
Büyükşehir Belediyesi, vakfa, derneğe, bilmem nereye tahsis etmesin, kültürel amaçlı kullansın istiyoruz.
Son kertede Güreş Müzesi yapılabileceğinden söz ettik; bir öneriydi.
Karşılığı ne oldu?
“Bu arkadaş vicdani zaafiyet yaşıyor” oldu.
Sözat, bendenize dair bu lafı etti.
Vicdanım rahat.. Zaafiyet de yaşamıyorum.
***
SAMİ SÖZAT, benden ötürü, “bu binaya hiç geldi mi, taş binada ne var diye hiç baktı mı acaba” diye soruyor.
Tarihini yazdım tarihini.. Gelmek ne kelime..
Hem kaç kere geldim, gördüm. Basın toplantılarını da izledim.
Ziraat Odası boşalttıktan sonraki durumunu da gördüm; yalan değil.
O gözlemden yola çıkarak zaten, “tepe tepe kullanıldı” diyoruz ya.
***
SÖZAT, “eeeyy gasteci” diye başlamak yerine basın toplantısına..
“Eeeyy Zekai Kafaoğlu.. Eeeeyyy Büyükşehir Belediyesi.. Eeeeeyyy Büyükşehir Meclisi” vaveylaları savurmalıydı önce.
Muhatabı onlar çünkü.
Toplantı notlarını baştan sona okudum; onlara karşı pek bi kibar, pek bi politik.
Nedense artık.
***
AYRICA şu gerçeğin altını çizelim:
Şu taş bina için nicedir dil döküyor, zaman harcıyor, mahkeme mahkeme geziyor; bütün gün bu mevzuyla meşgul…
Hani bu kadar süre zarfında Ziraat Odası Başkanlığı adına bir arsa alırsın, projeler hazırlatırsın, temele kazmayı bile vurursun; hâttâ kaba inşaatı biterdi Ziraat Odası hizmet binasının.
Üyelerin aidatlarıyla bu iş çözülür hani.
Sami Sözat’a selam ederim.
************
Sözat’tan bana.. Benden Sözat’a…
“Belediye’nin basın danışmanı olup da maaş falan alan bir zihniyet yok burada. Maaşla kimse burada çalışmıyor. Bunlar içten gelen, hizmet aşkıyla yapılan görevler. Biz evladiyelik, tayinle falan gelmedik.”
Güya ‘Belediye’nin maaşlı adamı’ demeye getiriyor. Belediyelerde bu işi yapan arkadaşlara da üstü kapalı bir gönderme var aslında. Ayıp mı, günah mı, ahlaksızlık mı?.. Mesleki bir çalışma, profesyonel bir iş. Teklif edildi, “olur” dedik.. Gazeteciliğimizden taviz mi verdik? Niye zırt pırt bu mevzu üstünden yürüyorsun? O iş biteli çok zaman oldu ayrıca, senin elemanlar sağlıklı istihbarat getiremiyor besbelli.
Oda işlerini siyasete, siyaseti oda işlerine karıştırdığın zamanları da biliriz. Oda’nın resmi araçlarıyla CHP Büyükşehir Başkan Adayı sıfatıyla dağ bayır dolaştığını da biliriz. Açmayalım kutuyu…
“Bunu yazan arkadaşın bir siyasi görüşü var. O siyasi görüşün içinde mahallesinden delege olmak için sandığa gidip sandıktan çıkamayan bir kişinin, buraya sandıkla gelen kişinin nasıl geldiğinin değerini daha iyi bilmesi lazım.”
CHP Mahalle delege seçimlerinde aday olduğumu ama seçilemediğimi söylüyorsun. Bu bilgiyi kim verdi sana bilmiyorum. Mahalle delegeliği için hiç talebim olmadı. Ayrıca olur, olmaz, seni ne ilgilendirir? Bu hatalı bilgi üzerinden mi yürüyeceksin? Hey gidi Sami Sözat hey.. Çamurluğun bu kadarına pes… Sen yine evladiyelik sandığından çık, sandıkla gel, sandıkla gitme.. Aman oradan ayrılma…
“Bizi sevmeyebilirsiniz. Ama bu binanın çiftçinin binası olduğunu hiç kimse unutmamalıdır. Yani bana kızarak çiftçinin binasını gasp etmeye kalkmak, almak, boşalttırmak ne insafa, ne vicdana, ne insanlığa sığar.”
Duydun mu Zekai Kafaoğlu! İnsafsız ve vicdansızmışsın.. Ayrıca gaspçılıkla suçlanıyorsun… Ver bunun cevabını.
“Bunlar Bölge İdare Mahkemesi’ne gittiler. İdari Mahkeme de bizi haklı buldu. Onların taleplerini reddetti. Mahkeme burayı bize geri vermedi. Ama onların vermelerini iptal etti. Biz de onun üzerine dedik ki, arkadaş bakın mahkeme reddetti, bize yeri iade edin. Arkadaş bu müracaatımızı, binaya sahip çıkmamızı manevra yaptı diye yazıyor.”
Mahkeme reddetmiş, iş bitmiş. Binayı sana vermiyorlar işte. Sen ne yapıyorsun; “bir ihtimal koparırız” deyip Kafaoğlu’na gidiyorsun. Mahkemelik olmuşsun, Büyükşehir’e dava açmışsın.. Mahkeme sana vermemiş.. Yeniden ricacı oluyorsun. Eski Başkan’ı suçlayıp, yenisinden medet umuyorsun. Manevra değil mi bu yani?
“Ayın 29’unda Büyükşehir Belediye Meclisi gündeminde bu yerin vakfa verilmesini mahkeme iptal etti. Onu kamufle ederek sanki hiç bu mahkeme kararı yokmuş gibi.. Orada kendisi hukukçu geçinen, Belediye’nin imkanlarından faydalanmaya çalışan, hukukçu geçinenlerin bir takım şeyleriyle, sanki mahkeme kararı hiç yokmuş gibi, Belediye Meclisi’nin gündemine koymuşlar…”
Cümle böyle, hiç düzeltme yapmadım. Ama ne demek istediği anlaşılıyor. Bu sözler sana Bütçe Plan Komisyonu Başkanı Av. Mehmet Birol Şahin… Sözde hukukçusun bak; hukukçu geçiniyormuşsun.. Belediye’nin imkanlarından faydalanmaya çalışıyormuşsun.. Ona göre…
“Yine bu arkadaş yazısında ‘taş bina Balıkesir’in ayakta kalan tarihi yapılarından birisi’ diyor. Ayakta kalan falan değil ya, bitmiş arsa. Tarihi binayı Balıkesir’e kazandıran Ziraat Odası’dır. Üyelerinin aidatlarıyla yaptırarak ayakta tutan ve bunu kazandıran Ziraat Odası’dır. Teşekkür edeceği yerde, böyle bir binayı kazandırdığımız için teşekkür edeceği yerde bunu eleştiriyor.”
Oda’nın parasıyla tamiratını yaptırıp yenilemiş olabilirsin. Uzun yıllar binayı kullandın sonuçta. Kira da ödemedin. Biz yine de binayı onarıp ayakta tuttuğu için Ziraat Odası’na teşekkür edelim de.. Oda Başkanı Sözat da mülk sahibine ve Balıkesirli’ye teşekkür etsin, onca zaman bilabedel kullanılmasına ses çıkarmadıkları için.
“Bir de diyor ki Güreş Müzesi yapalım. Allah aşkına Balıkesir’de bir müze var. Hepiniz gezdiniz mi? Ben herkesin gezdiğini sanmıyorum. Kaç kişi gezdi merak ediyorum. Yani Güreş Müzesi yapmak için sadece güreşle ilgili müze yaparak bu yeri batar hale getirmenin bana göre kimseye faydası yok.”
Biz öneri getirdik sadece, nasıl değerlendirirler bilemeyiz. Ama müze yapınca batmaz korkma. Müze geçmişi geleceğe taşır, korur, yaşatır. Bu sayede hem bina, hem içindeki değerler yaşar.
“Binayı almak için daha hala uğraşıyoruz. Yine uğraşacağız. Gerekirse yine mahkemeye gideceğiz. Şimdi bizden alıp bir vakfa verilen bu yeri iptal ettikten sonra başka bir vakfa vermek için yine gündeme koymuşlar.”
Bir vakfa tahsisi iptal edip bir başka vakfa tahsisi gündeme taşımanın yanlışlığını yazdık çizdik. Bu fasıl böyle. Diğer fasıl, binayı geri almak için uğraşmaya devam etmeleri. Hukuk nereye kadar diyorsa, oraya kadar gitsinler ama, bu işin geri dönüşü olacağını sanmıyorum. (Bak Sami Bey, bu kısımda kıyak yaptım, senden yana oldum gördün mü…)
*************
Şu danışmanlık işine açıklık getirelim…
SAMİ SÖZAT benim yazıyı okumuş ama, bir önceki gün manşetten verdiğimiz ‘İsteyen isteyene’ başlıklı manşeti görmemiş.
Basın toplantısında Sözat’ın anlattığı her şeyi o haberde vermiştik. Yani Balıkesir kamuoyu Büyükşehir Meclisi’ndeki gelişmeleri gazetede okudu. Sözat okudu mu?
Bunu hatırlatan arkadaşımıza, “okumadım, görmedim” diye yanıt vermiş.
Okumuştur.. Bal gibi okumuştur.
Kendisi hakkında çıkan her yayını takip eder. Geçenlerde yine bu konuda yazdıklarımıza karşılık telefonla aradı, O’na göre bir iki eksik bilgi varmış, onları anlattı.. Bir de bu konuda destek istedi, taş binanın yeniden Ziraat Odası’na tahsis edilmesi için “desteğini bekliyorum” dedi.
Pek bi kibardı telefonda.
Şimdi niye kükredi?
***
İÇİMİZDEN geçeni yazıyoruz; o köşe benim bakış açımın ürünü.. Haber sütunu değil.
“Sen öyle düşünüyorsun ama, durum böyle böyle” der geçersin.
Basın toplantıları düzenleyip, Belediye danışmanlığından, maaştan falan girizgah yapıyor hep.
Bu konuya bir açıklık getirelim.
2014’ün son aylarında o zamanki Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur’dan gelen teklifi değerlendirdik, kabul ettik. Basın danışmanlığı ya da ne isim verirseniz artık, bu işi önceki yıllarda da yaptım, herkes biliyor. Mesut Aşanel BESOB ve Şoförler Odası Başkanı’ydı.. Ben de Oda’nın basın bültenlerini falan hazırlıyordum. Basın toplantılarının, kongrelerin konuşma metinlerine yardımcı oluyordum.
Bu işi birkaç yıl sürdürdüm.
Bağımsız gazeteciliğe inandım hep; ve buna sahip çıktım, çizgimi bozmadım.
Herkes gibi benim de siyasi bir görüşüm var; hem bu görüş ekseninde, hem mesleki anlamda duruşumu bozmadığıma inanıyorum. Danışmanlık işleriyle gazeteyi birbirine karıştırmamaya özen gösterdim.
Bunları anlatmak zorunda değilim.
Ama Sami Sözat gibi arkadaşlar, hiçbir şey bulamayınca buradan vurmayı deniyorlar hep.
İkide bir danışmanlıktan söz ediyor.. Yok Belediye danışmanı, yok maaşlı eleman, yok bilmem ne.
Büyükşehir’de 2018 Mart ayına kadar bu görevimiz devam etti. Edip Uğur’dan sonra Zekai Kafaoğlu göreve gelince ziyaret ettim; istifamı sundum. O da “birlikte devam edeceğiz, istifa etme, devam et” dedi.
Neyse.. Biz taşeron şirket üzerinden gösteriliyorduk. Bu sistem değişti. Yeni sistemde emekli olanlar devre dışı bırakıldı. Mart’ta bu görevi nihayete erdirdik. Büyükşehir’in basın danışmanı değiliz yani.
Sami Sözat, hâlâ laf yapıyor.. Bu bilgiyi paylaşayım da, bir sonraki çıkışında başka yerden vurmayı denesin.
***
PEK çok gazeteci, hem kendi işini sürdürüp hem de basın danışmanlığı gibi profesyonel işleri yapıyor bu ülkede. Sonuçta ekmek parası.
Sözat ve O’nun gibiler, bu işi yandaşlık, yalakalık gibi görüyor.
Ne ilgisi var?
Şu anda hem bir medya kuruluşunun sahibi veya yöneticisi olup, hem de basın danışmanlığı görevi yapan arkadaşlar var.. Gazetelerde çalışan muhabir arkadaşlar var.. Hepsi ekmeğinin derdinde. Çizgilerini, yayın politikalarını bilemem, beni ilgilendirmez. Ama bu işi yapıyorlar diye yandaşlıkla, yalakalıkla suçlanamazlar.
Beni de suçlayamazlar.
Bir eleştirimiz varsa, buna karşılık veren de olacak elbet.
Danışmanlık işinden yola çıkarak yaparsan bunu, maksat vardır, hedef gösterme vardır, yıpratma isteği vardır. Pek çok şey vardır.
Sözat basın önünde ikinci keredir yapıyor bunu.
Ayıplıyorum. Bir siyaset adamına, bir Oda Başkanı’na yakışmayan hareketler bunlar.
Artı; Sami Sözat otuz küsur yıldır beni tanır.. Ben de kendisini iyi tanırım. Gazeteciliğimi, yayın politikamı, tarzımı, her şeyimi bilir.
O basın toplantısında öyle ifadeler kullanıyor ki..
“Kendisini basıncı olarak tanıtan.. Asparagas havadislerle basıncılık yaptığını sanan…”
Ne bunlar ya, nasıl ifadeler.
Söyleyene bakın bir de.
Koskoca Ziraat Odası Başkanı.. Yılların Sami Sözat’ı.
Ayıp…