ERGÜN AYDOĞAN
16 NİSAN referandumu ile ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adı ile başlayan süreç 24 Haziran seçimleri ile nihayete erdi. Artık bu ismin bir anlamı kalmadı; gazetecinin “size ne diye hitap edelim; başkan mı, cumhurbaşkanı mı” sorusuna Erdoğan; “Başkan diyebilirsiniz” cevabını veriyor. Sistemin Başkanlık sistemi olduğu rahatça söylenir hale geldi. Ve dikkat edin iktidara yakın bütün kalemşorlar cumhurbaşkanı değil, ‘Başkan’ diye yazıyor.
İster başkanlık… İster saltanat… İster tek adam veya “biz ülkeyi şirket gibi yönetmek istiyoruz” anlayışının gereği, şirket patronu ama rahatlıkla aile şirketi diyebilirsiniz.
Nasıl mı? Bakalım.
***
İlk işaret seçimler kazanıldıktan sonra balkon konuşmasıyla ortaya çıktı. Şimdiye kadar yapılan balkon konuşmalarında yanında beraber siyaset yaptığı, beraber yola çıktığı, değişmekle birlikte siyasi kadrolar vardı. Son balkon konuşmasında sadece; Emine hanım vardı. Yani artık; ben ve ailem… siyasi aktörlerin bir önemi yok, ben kimi işaret edersem siyasi aktörler gelir gider. Ben ve ailem dışında hiç kimsenin önemi yoktur.
Aile TBMM’de yapılan ‘yemin merasiminde’ de kendini gösterdi. İlk defa ‘yemin merasimine’ eşi, çocukları, gelini, damadı ve torunları ilk kez Meclis’e gelerek yemin törenini izlediler. Seçim öncesi yaşanan ekonomideki daralma, kriz. Seçimlerden sonra yeni oluşacak siyasi anlayış, kadro ve politikalarla rahatlama beklentisi; açıklanan ‘Bakanlıklarla’ umudun yerini karamsarlığa bıraktı. Bazı iyi niyetli çevrelerin kapsayıcı bir kabine beklentisi ile dile getirilen isimler yerine çekirdek aile, aile yakınlarından oluşan isimlerle umutlar umutsuzluğa dönüştü.
***
Hazine ve Maliye emin ellerde… Ekonomin tek elde toplanması için birleştirilen ‘Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başına damat Berat Albayrak getirildi. Atayan açısından tamam sorun yok; artık istenildiği gibi harcamalar yapılabilir de, piyasalar ve özellikle dış piyasalar bu kararı negatif olarak yorumladı. Dış finansal piyasalar, “Türkiye artık Erdoğan’ın hanedanlık döneminde” diye yorumladı. Bunun piyasalara yansımaları ise tabi ki olumsuz…
Öyle bir olumsuzluk ki; seçim sürecinde 4,50’lerde olan Dolar 4,97, Euro 5,85 den işlem gördü. Euro/dolar paritesi 1,1680 seviyelerinde…
10 yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde 18,85’e rekor seviyelere yükselmiş. 2 yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi ise yüzde 20,52’lere yükselmiş. Mayıs ayı cari işlemler açığı 5 milyar 885 milyon dolar olarak gerçekleşmiş.
Borsada düşüş devam ediyor. Yabancı portföy yatırımcıları satışta…
***
Ekonomiyi emin ellere, damada teslim eden Erdoğan; “Berat Albayrak kısa sürede piyasalara güven verecek uygulamaları hayata geçirecektir” diyerek umudunu kamuoyuyla paylaştı.
Hazine ve Maliye’den sorumlu bakan damat Berat Albayrak; kısa sürede enflasyonun tek haneli rakamlara ineceğini, Merkez Bankası’nın hiç olmadığı kadar bağımsız hareket edeceği görüşünü kamuoyuyla paylaşarak piyasaları rahatlamak istiyor. Piyasalar bunu nasıl satın alacak yaşayıp göreceğiz. Ama ilk etapta, açıklanan bakanlar iç ve dış piyasalara umut vermemiş, piyasalar olumsuz tepki göstermiştir.
***
Berat Albayrak’ın aksine Erdoğan, ‘faiz’ karşıtlığına devam ediyor.
Birileri artık karar süreçleri hızlanacak, özel sektör mantığı ile ülke yönetilecek, bürokratik engeller kalkacak, bürokrasi yatırımların, kararların önünde tıkaç olmayacak diyebilir…
Bakanların üzerinde siyasi baskı kalkacak, bakanlar rahat çalışacak diyebilir…
Öyle mi? Yaşanıp görülecek.
***
Ama artık şu bir gerçek; Türkiye bir şirket, Erdoğan CEO. Özel sektör kafasıyla Türkiye şirket gibi yönetilecekmiş. Yani her şey, tek bir kişinin istediği gibi olacak.
Devlet aklı… Kurum kültürü… Kuvvetler ayrılığı… Denge denetleme…
Hiç biri yok. Şirketlerin bile kurumsallaşmaya evrildiği bir dönemde, ülkeyi aile şirketine dönüştüren bir yönetim anlayışıyla Türkiye çağı yakalayacak. Türkiye’ye hayırlı olsun.
